• DOLAR 32.534
  • EURO 34.955
  • ALTIN 2438.668
  • ...
Nisan`ın Bereketi Yaz Mevsiminde Görülür
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Gönüller Kutlu Doğum’un bereketlendirdiği Nisan ayı boyunca,
 
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
 “Kuşkusuz Allah ve melekleri Peygamber’e salâvat getirirler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin. “(Ahzab 56)
Ayet-i kerimesinde buyrulan İlahî emre icabet etti. Memleketin dört bir yanında yapılan Kutlu Doğum tebrikleriyle Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)’ya salât ve selâm getirildi.
Salonlar taştı, stadyumlar yetmedi, meydanlar hınca hınç doldu. Belki bu memlekette tarihte ilk kez bu kadar insan, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek; hepsi bir anda ve bir ağızdan Esselatü aleyk Esselamü aleyk diyerek Resulullah’ı övdü, selamladı; Lebbeyke Ya Resulallah diyerek hep birlikte Resulullah’a teveccüh etti, Uhud’daki, Huneyn’deki sahabeler misali onun davasının yardımına koşmaya söz verdi. 
Köy, kasaba, şehir…salât ve selâmların duyulmadığı tek nokta kalmadı. Resulullah’a duyulan hasret ve muhabbetle çocukların geleceğe bakan gözleri parladı, yaşlılar hüngür hüngür ağladı. Ne zamandır çocukların gözleri bu sevinci yaşamamış, ihtiyarlar bu hıçkırıkları unutmuştu.
Kalpler, Rahmeten’lil aleminin hasret ve muhabbetiyle ihya oldukça Yüce Allah (cc), O’nun ümmetine acıdı, toprağa rahmet yağdırdı, susuzluktan ölmüş tabiat yüzeyi canlandı, kararan umutlar yeşerdi.
Yağmurun halk arasındaki bir adı da “rahmet”tir. Rahmeten’lil alemin olan Resulullah’ın dünyaya gelişi de söz ehlince,  
 
“Var eden’in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydı
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
…”
 
diyen şair misali yağmurun yağmasına benzetilmiştir. Yağmurun yağması, başlı başına bir şenliktir. Ancak asıl sevinç yağmur sonrası içindir. Gözler yağmuru izlerken hayaller yağmur sonrasında tabiatta görülecek güzelliğe hazırlanır, eller o güzellik sonrasında görülecek berekete açılır.
Kutlu Doğum’u tebrik için bir araya gelmek başlı başına bir sevinçtir, bir heyecandır ama asıl sevinç Kutlu Doğum sonrasında gerçekleşecek olanlar içindir.
Sevinç, kalplerin imanla buluşmasınadır, Ka’be-i Şerif’in yanı başında Kelime-i Tevhid’in seslendirilmesinedir. Yesrib’in Medine oluşunadır. Bilal’in kurtuluşunadır, Medine-i Münevvere’den yeryüzüne adaletin dalga dalga yayılmasınadır. O’nun ümmetine mensup oluşadır.
Dünyevî törenler, içinde bulunulan an içindir; görkemlidir, gösterişlidir. Ancak sona erdiği an arkası temizlenir ve bir daha yıl dönümü oluncaya kadar hatırlanmaz. Oysa ibadetler, sadece içinde bulunulan an için değildir:
Kalpler, huşuyla kılınan namazla Rabbiyle buluşur, huzur bulur; namaz biter, beden o huşunun devamıyla çirkin günahlardan beri olur. Namaz, ancak buna vesile olmuşsa ondan hakkıyla istifade edilmiştir.
Mü’minin kalbi oruçla yumuşar, iftarla sevinir. Ama oruç bittikten sonra da nefsi terbiyeye ve imkanı olanlar için sosyal bir dayanışmaya vesile olmuşsa hakkıyla tutulmuştur. 
Hakkıyla iman eden için, zekat verme anı, Yüce Rabbimizin emrettiği o vazifeyi yerine getirme hâli bir saadettir ama asıl saadet zekatın yoksulu doyurması, zenginle fakiri birbirine yaklaştırması, cemiyette huzura vesile olması ve vereni cennete yolcu etmesidir.
Hac, mal sahibi olmanın getirdiği bir farziyettir ama aynı zamanda avamın da doğru anladığı üzere bir ahddir, bir istiğfar ve tövbedir. Halk, Hacca gidenin kendisini o günden sonra günahlardan muhafaza etmesini ve “Hacı” olmaya layık davranmasını bekler.
Kutlu Doğumu tebrik etmek, Diyarbakır’da, Batman’da, Van’da, Ergani’de… şehir meydanlarını doldurmak, Ağrı’da, Bingöl’de… stadyumları doldurmak, Bursa’da… engelleri aşarak, baskılara aldırış etmeyerek Resulullah’a hasret gönülleri buluşturmak… Nice ilçede, kasabada, Karacadağ köylerinde… Mevlid-i Nebi dinlemek, Antep’te, Ankara’da, Antalya’da, Kayseri’de… salonları Resulullah’ın manevi huzurunda toplanma mekanı haline getirmek… büyük bir hazdır, hafızaların hatırlamaktan keyif alacağı bir hâldir. 
Ama Kutlu Doğumu hakkıyla tebrik; o hazzı muhafaza edip geleceğe doğru bir amele dönüştürmektir.
Her Kutlu Doğum tebriki sonrası, biraz daha Resulullah’a benzemişsek, onun hedefleri doğrultusunda biraz daha omuz omuza vermişsek 15. Hicri asra uzanmış bir sahabe misali oturuş kalkışımız, konuşmamız, suskunluğumuz insanlara biraz daha Resulullah’ı hatırlatırsa Kutlu Doğum tebrikimiz amacına ulaşmıştır.
Bu tebrikler Hicretin 6. asrında Musul yöresinde Nureddin Zengi ve Selahaddin-i Eyyübi’yi yetiştiren ilim irfan ehlince başlatıldı.
O günlerde ümmet parçalanmış, Müslümanların şehirlerinde günahlar artmış, Haçlı orduları Kudüs’ü işgal etmiş; İslam dünyasının bağrına hançer dayamıştı.
Musullu Şeyh Molla Ömer’in başlattığı o Kutlu Doğum tebrikleri, İslam şehirlerinde Darü’l Hadis denen Hadis Medreselerine dönüştü, her yer Resulullah’ın öğretildiği, sünnetinin söz ve amel üzerinden ihya edildiği bir irşad, tebliğ ve tedrisat mekanı hâline geldi. O irşad, tebliğ ve tedrisatlar Nureddin Zengileri, Selahaddin-i Eyyübileri yetiştirdi. Hadis sohbeti yapmak Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyübi Hazretleri için günlük vird oldu.
İnsanların düşüncelerini Resulullah’ın sözleri belirledi, kalpleri Resulullah sevgisiyle taştı, ümmet günbegün ihya oldu, Allah yolunda cihad yeniden hatırlandı, hadis sohbetleri Divan-ı Harplara uğradı, Divan-ı Harplardan, Hittin Zaferi Günü olduğu gibi cephelere taşındı, Kudüs kurtuldu, Haçlı’nın hançeri kendi bağrına döndü.
İşte Kutlu Doğum tebrikleri, buna vesile olabilirse hakkıyla idrak edilmiştir ve Kutlu Doğum tebriklerinin buna vesile olması, her günün Resulullah’ı anma, onun hayatını kendi amelimizle bugüne taşıma günü olmasıyla mümkündür.
Nisan’ın bereketi yaz mevsiminde görülür. Nisan yağmuru, yaz mahsulüne dönüşür, sonbahar ve kışı selametle geçirmeye vesile olursa bereket getirmiştir.
Kutlu Doğum tebrikleri annelere Nureddin Zengi ve Selahaddin-i Eyyübi gibi mücahitleri yetiştirme şuuru vermişse tebrik yerini bulmuştur.
Resulullah sünnetiyle aramızda yaşamaya başlayınca, kalplerimiz onun sevgisi etrafında birleşince ümmet mutlaka ihya olacak, gücünü buluşturacak ve Selahaddin’in ulaştığı zafere muhakkak nail olacaktır.
Büyük şair Sadi Şirazi’nin dediği üzere:
“Ya Muhammed! Senin gibi dayanak ve desteği olunca, ümmete gam, kaygı olur mu?
Kaptanı Nuh olan geminin
Denizin dalgalarından korkusu olur mu?”
Abdulkadir Turan /
aturan@inzardergisi.com

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir