• DOLAR 32.578
  • EURO 34.979
  • ALTIN 2448.142
  • ...
Dr. Nevvaf Tekruri ile  Röportaj
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

siyonist israil özellikle Mısır devriminden sonra Gazze’ye karşı ciddi anlamda saldırılarını arttırmış bulunuyor. israil’in bu yeni saldırılarını nasıl anlamamız gerekiyor?

Bismillahirahmanirrahim.

Salât ve selam Resule(s.a.v) ve Onun izinden gidenlere olsun. Özellikle son Arap Devrimlerinden dolayı Arap devletleri kendi sorunlarıyla baş başa kaldılar. siyonistler de bu fırsattan yararlanmak istediler. Saldırılarını arttırdılar. Tabi bu saldırılar israil’in son devrimlerden ne denli rahatsız olduğunu bize gösteriyor. Özellikle en büyük destekçisi olan Mısır’ın yeni durumu onu köşeye itmiştir. Bundan dolayı onlar şu an tam bir istikrarsızlık içerisindedirler. En büyük güvencelerini kaybettiler. Artık Mısır’da olanlar Müslümanların maslahatınadır, siyonistlerin değil. Ki bu da onu razı etmeyecektir. Gazze’ye saldırılarını arttıracak ve ben varım, daha gitmedim mesajını iletmeye çalışacaktır.

Peki sizin bu saldırılar karşısında konumunuz ne olacak?

Öncelikle bizler şu anki şartlar içerisinde sükûneti tercih ediyoruz. Bu saldırıların iki yıl önce olduğu gibi Gazze’ye genel bir saldırı şekline dönüşmemesini istiyoruz. Tabi bu zayıflığın ve teslimiyetin işareti değildir. Bilakis Hamas onların saldırılarına karşılık verdi. Bununla beraber bizler şu merhalede Gazze ehlinin yaralarını sarma, maddi ve manevi ihtiyaçlarını giderme ve istikrarı sağlama üzerinde duruyoruz. Ta ki bu devrimlerin gidişatı nasıl ilerleyecek görelim. Ona göre yeni Merhaleler belirlenecektir. Şüphesiz ki  bu devrimlerin çoğu İslam âlemine ve Filistinlilere çok faydası olacaktır.

siyonistlerin yalnızlığa itildiklerini hatta bunun en büyük destekçileri olan Batılı devletler tarafından dahi yapıldığını görmekteyiz… israil yalnızlaşıyor mu?

Kesinlikle; artık siyonistler yalnızlaşıyorlar. Bazı araştırmalara göre artık israil bölgede yabancı bir cisim haline gelmiştir. Ona; saldırgan, zalim ve terörist gözüyle bakılmaya başlanmıştır. Daha önceleri Batıda onu demokratik olarak görenler şimdi kan içici bir canavar olarak görmeye başladılar. İnsan hakları savunucuları olarak biliniyorlarken şimdi çocuk katilleri ve savaş suçluları olarak kabul ediliyorlar. Bu da bize Rabbimizin buyurduğu; “Bu yüzden sonraki (fesadınızın)vadesi geldi mi yüzlerinizi kötülesinler.” Bu yaptıkları onların yüzlerinin kötülüğünün cezasıdır. Bu katil, zalim, kan içici siyonistler Amerika ve Avrupa devletlerine yük olma sürecine girmiştir.

Mısır devriminden sonra somut olarak bize anlatacağınız gelişmeler oldu mu?

Mısır devrimiyle beraber çok ciddi anlamda olumlu somut gelişmeler oldu. Öncelikle Mısır zindanlarındaki bütün Filistinliler serbest bırakıldı. Hüsnü Mübarek’in gidişiyle beraber en büyük destekçileri gitti. Bundan dolayı israil istikrarı sağlamak ve zayıflığını gidermek için sürekli Amerika’dan taleplerde bulunuyor. İkincisi; artık halkın gücü anlaşıldı. Bu da bir gerçek ki Arap halkının hepsi Müslüman olsun, olmasın Filistin sorununa tam destek veriyorlar. Hatırlıyorsunuz Gazze’ye açılan savaşta Mısır halkı sokağa çıkıyor. Seslerini yükseltiyorlar. Ama o sıralarda bir şey yapamıyorlardı. Şimdi elhamdülillah durum değişecektir. Hatta ordu dahi Filistin’e saldırıyı kabul etmediklerini söylüyor. Bununla beraber sınır kapıları eskiye oranla daha iyi durumda. Yıkılan evlerin onarımı için inşaat malzemeler içeri alınıyor.

Fetih Hareketi yeni açıklamasında eylül ayında bölgede Filistin devleti kuracaklarını beyan ettiler… Sizce bu mümkün mü?

Öncelikle bizlerin Fetih Hareketiyle anlaşma konusunda sıkıntımızın olmadığını ifade etmek istiyorum. Tabi bu konuda şartlarımız var. Bunlardan bazılarına gelince: Öncelikle siyonistlerin hiçbir maslahatı gözetilmeyecek, siyasi olarak israil’e bağımlı hareket edilmeyecek, fikir ve hürriyet özgürlüğüne kelepçe vurulmayacak, mücahitler siyonistlere teslim edilmeyecek. Eğer bu şartlar gözetilirse Fetihle anlaşmada hiç bir sıkıntımız yok ve inşallah hemen de gerçekleşir. Sorduğunuz soruya gelince devletin kurulması ancak anlaşma sonrası olur. Öncesi olmaz. İnanıyorum ki eğer bu anlaşmalar olursa ve birlikte hareket edilirse bunun neticesinde siyonistler bölgeden çekileceklerdir.

Bugünlerde israil televizyonunun yayınladığı bir videoda Filistinliler siyonistlerin eliyle işkence görüyorlar. Bu yayınlamadan sonra ciddi tepkilerle karşılaştılar. Onların kendi elleriyle bu görüntüleri sunmaları bu işkence işini çok doğal gördüklerinin bir neticesi midir?

Bir çok kardeşimiz içeride siyonistlerin eliyle şehit olmuştur. İçerdekilerden bazıları senelerce halen hücrede kalıyor. Ailesiyle görüştürmüyorlar. Yüzlerce esirler çok ciddi hastalıklara yakalanmalarına rağmen tedaviden mahrum bırakılıyorlar. İçerde ciddi bir sayıda çocuk var. Bu sayı yedi yüze yakın hatta bazı çocuklar içerde dünyaya geldiler. Buna rağmen çıkarılmadılar.

Cuma günü İtalyanlı gazeteci Vıttoria belli kesimlerce öldürüldü. Bir İslam âlimi olarak bu konuda dinin bakışı nedir. Failleri cezalandırılacak mı?

Tam manasıyla bu girişim bir suçtur. Bunu ne İslam ne de Filistin direnişi kabul eder. Fikri ve akidevi olarak tahrif edilmiş, bozulmuş bu yapının yaptığını İslam kesinlikle reddeder. Ve böyle bir suçu İslam’a nispet etmeyi İslam kabul etmez. Gerçekten nasıl olur da bu şahıs ülkesini terk edip bize geliyor. Filistinlilerin dertlerine ortak oluyor. Onları savunuyor. Onlarla birlikte hareket ediyor. Ki fotoğraflarını hepimiz gördük. Filistin bayrağını kaldırıyor. Filistinlilerle beraber sesini yükseltiyor. Bütün bunlara rağmen bakıyoruz. Azgın bir topluluk çıkıyor ve onu katlediyor. Siz bu grubu nasıl isimlendirirseniz isimlendirin. Ama ben kesinlikle bu azgın topluluğun Selefiliğe nispet edilmesini kesin, evet kesin bir şekilde reddediyorum. Selefilik büyük ve yüce bir kelimedir. Selefilik dinin özüne dönüştür. Asıl Selefiler bizleriz onlar değiller. O toplulukla Selefilik arasında hiçbir alaka yoktur. Eğer dilimi kirletmeme isteği olmasaydı onları başka bir şekilde isimlendirirdim. Onlar katil, suçlu ve azgın bir gruptur. Birisi çalışmak için yanımıza gelseydi yine onun öldürülmesi caiz olmazken nasıl olur da o şahıs Filistin’e hizmet için geldiği halde öldürülüyor. Akraba ziyareti için gelen, bize sığınan birini öldürmek caiz olmazken, nasıl olur da böyle biri öldürülür. Bilakis Rabbimiz bize sığınan kişiye velev müşrik dahi olsa eman vermemizi istiyor. Allah şöyle buyuruyor “Eğer müşriklerden biri sana sığınma talep ederse ona o emanı ver. Ta ki Allah’ın sözünü işitsin.” Bu adam kendi şahsı için gelmedi. Bilakis bizim maslahatımız için oradaydı. israil’e karşı durmak için geldi.  Çirkin yüzlerini dünyaya göstermek için, çocuklarımızın haklarını savunmak için geldi. Muhakkak ki onu öldüren eller hain ellerdir. Bu korkakların, dini bilmeyenlerin, İslam’dan anlamayanların işidir. Eğer onlar bu dinin maksat ve gayelerinin birazını bilseydiler o pis elleri bu çirkin işi yapmazdı. Resul dahi gayri Müslimlerle hakkı savunmadı mı? Hılful fudul onun eliyle gerçekleşmedi mi? Bu genci de niçin onlardan kılmadılar? Sözlerimi tekrarlıyor ve diyorum ki: bu işi yapanlar İslam’ın başkalarıyla olan ilişki ve maksatlarını hiç bir şekilde anlamıyorlar. Bilakis o tür insanlar kendi topraklarının evlatlarını dahi öldürmekten kesinlikle sakınmazlar. Onlar değil mi Kassam Ordularının komutanını öldürenler. Bunu yaparlar, çünkü onların akılları tahrif edilmiş, fikirleri bozulmuş, kalpleri çökmüş.  Filistinlileri de kendileri gibi yapmaya çalışıyorlar. Ama elhamdulillah Filistinliler bu bozulmuş menhece uymaktan beridirler.  Sayıları çok az olan bu topluluğun bazı fertlerini mecbur kalarak içeri aldık. Eğer içeri almazsak görüldüğü üzere zararlı eylemlerde bulunacaklar.

Hatırlıyorsunuz bundan bir kaç sene önce aynı şekilde bir mescidi istila etmeleri sonucu onlarla sıkıntı yaşadık. Bizlerden bazılarının öldürülmesi sonucu çatışmaya girdik. Olabilir ki sorunun giderilmesinde bazı hatalar oldu. Bizler suçlunun dahi öldürülmesi taraftarı değiliz. Bakılır, eğer gerçekten öldürmeden sorun gideriliyorsa o zaman öldürmek caiz değildir. Öldürmek azgın düşmana karşı olur. Bu tür insanlar bu şuurun farkında değillerdir. Adam gelmiş Filistin’e hizmet etmek için, ben gelip onu öldürüyorum. Bu kabul edilir mi? Velev bizi desteklemeyen bir kişi dahi olsa hatta bize cephe alsa, sövme derecesine dahi getirse bizimle savaşmadığı sürece öldüremeyiz. Peki, bizim dinimiz böyleyken o topluluk nasıl olur da böyle masum birini öldürürler. Bu işi yapanlar kesinlikle cezalandırılmaları gerekiyor. Bu fiil cezasız kalmayacaktır. Ben bu işi yapanların cezasının idam olması taraftarıyım. Böyle masum birini öldüren kişi idamı hak ediyor.

Âlimlerin Filistin ve ümmete yönelik sorumlulukları nelerdir. Ve sizce âlimler sorumlulukları konusunda istenileni yerine getirdiler mi?

Muhakkak ki âlimler sürekli her hayrın başında bulunmaları gerekiyor. Zulme, adavete karşı cephe almaları, nura çağırıp zulumattan sakındırmaları onların temel vazifeleridir. Ümmetin âlimlerinin övülecek güzel duruşları olmasıyla beraber; kendilerinden istenilen her şeyi hakkıyla yerine getirmemişlerdir. Âlimlerden istenen ümmeti zulumattan ve bozulmuşluktan var güçleriyle uzak tutmalarıdır. Güzel eğitim ve terbiye, şuurlu Müslüman yetiştirme, sağlam İslam mefhumunun oluşması onların önceliklerindendir. Ta ki meydanı cahillere bırakmayalım. O cahiller ki İslam adına konuşurlar.  Onun ismi adına ahkâm keserler. Onlardan biri beş sayfa okumasın hemen kendisini ümmetin âlimi ilan eder.  Bu beş sayfalık ilmiyle beşeriyetin hepsine seslenir. Artık baş kesmeler olsun, ümmetin tekfiri olsun, Onun işi haline gelir. Çünkü O artık sultandır. Ümmetin kadısıdır. Dolayısıyla dilediğini dine koyar, dilediğini de çıkarır. Bu saydığım cahilane durumların oluşmaması için âlime çok iş düşüyor. Ve yine onun önemi anlaşılıyor. Ve mademki insanlarda cehalet var ve devam edecek o zaman âlim biri kararlarında istikrarlı olması gerekiyor. Onların sürekli amele, harekete, eğitime öncelik vermeleri gerekiyor. Eğer onlar meydandan çekilirlerse cahiller istila eder ki Allah muhafaza… İşte o zaman fitne başladı demektir. Hakikaten o İtalyanlı aktivistin ölümü beni derinden etkiledi. Onun ölümüne sebep olan cehalet değil miydi?

Mavi Marmara gemileri ikinci kez ambargoyu kırmak için yola düşecekler. Sizin onlara mesajınız nedir?  

Bu mübarek zahmetler ümmet üzerine vacip olan sorumluluklardır. Nasıl ki Filistinliler içeride kendilerine reva görülen bütün zulümlere karşı mukavemet ediyorlarsa aynı şekilde dışarıdaki Müslüman kardeşleri de bu zulmü ortadan kaldırmak için birbirlerine destek vermeleri gerekiyor. Bunu bütün asrın imkânlarıyla gerçekleştirmemiz lazım. Muhakkak ki Mavi Marmara çoğu şeyi gerçekleştirdi. Ve Rabbimden isteğim o şehitlerden amellerini kabul etmesidir. Onlara cennetiyle ikramda bulunmasıdır. Mavi Marmara siyonistlerin gerçek yüzlerini beşeriyete gösterdi. Bizim Mavi Marmara’da şehit olan Kürt ve Türk kardeşlerimizin kanları Filistin kanlarıyla karışmıştır. Filistin sadece bizim değildir. Filistin ortak davamız. Filistin atalarınızın davasıydı. Selahaddin-i Eyyubi’nin davasıydı. Rabbimden isteğim bu girişimleri mübarek kılmasıdır. Elhamdülillah Arap devletlerindeki olumlu gelişmeler de Filistin’in geleceğinin parlaklığına işaret ediyor.

Gazze halkı içinde bulundukları bu zülüm ve baskılara rağmen hallerinde bir yorulma ve bitkinlik göze çarpıyor mu?

Keşke size oradan bir Gazze’liyi getirseydim de kendiniz onlara sorsaydınız. O zaman anlardınız ki bütün bu baskı ve zulümler imanlarına iman katıyor. Müslümanın fıtratına baktığımızda karşılaşacağımız gerçek şudur ki; baskı ve zulümler arttıkça iman ve dinin direklerine yapışma da artar. Müslüman kimliğinde ümitsizlik yoktur. Ümitsizlik gece gündüz çalışıp bir şey elde etmeyen ve Allah’a tevekkülü bilmeyen, iman sıkıntısı olan kişilerde olur, ama bizim ehlimizde bunu göremezsiniz. Onlar ki derin iman, davalarına karşı derin samimiyet, sarsılmaz sabırla donanmışlardır. O sabır ki beraberinde çok ciddi neticeler getirdi. Bu özellikleri olan bir topluluk hiç bir zaman yorgunluk ve bitkinlik tanımaz.

İslami Cihad Hareketiyle olan ilişkileriniz nasıl?

Hamas ile cihad arasındaki ilişkiler çok iyi durumda. İnşaallahu Teâlâ ileride tek çatı altında toplanırlar. İki hareketin yöneticileri sürekli bir şekilde görüşüyorlar. Hamas bütün Filistin hareketleriyle ilişkileri iyi ama İslami Cihadla olan ilişkileri İslam’ın verdiği şuurdan dolayı daha fazla. Ama sürekli üzerinde durduğum konu Filistin anılırken sadece İslami Hareketlere bağlı olanlar anılmasın. Bu Filistin’de Hamas’a bağlı olsun olmasın cihada bağlı olsun olmasın her Filistin’in hakkı vardır.

Son olarak sizce israilin Gazze’ye yeni bir saldırı ihtimali var mı?

İnşaallahu Teâlâ gidişat onu göstermiyor. Ama yine de israilden her şey beklenir. Dolayısıyla yeni bir savaşın açılması ihtimal dâhilindedir. Onlar şimdi bakıyorlar. Eğer fırsat bulurlarsa hiç bir zaman geri durmazlar. Ama eğer akılları varsa Gazze’ye karşı böyle bir saldırıda bulunmazlar. Bunu bilin ki israil böyle bir girişimde bulunursa hüsrana uğrayacaktır.

Röportaj: Muhammed Yaşar

Bu haberler de ilginizi çekebilir