• DOLAR 32.366
  • EURO 34.712
  • ALTIN 2391.783
  • ...
Mükâfatları şehadet oldu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER

ŞEHİD FEYZULLAH DURUK

Şehid Feyzullah Duruk fakir bir insandı, ailesinin nafakasını temin etmek için Batman Sanayi Sitesi’nde motor yağlama işi yapardı. Bunun yanı sıra mazot tankerlerini yıkama, çaycılık, aşçılık gibi yaptığı işler de vardı. Bazen de ek olarak şehrin kalabalık yerlerinde süpürge, terlik gibi eşyalar satardı. Üç erkek, iki kız çocuğu olan Şehid Feyzullah’ın yaşadığı ev, eski olup sadece kaldığı odanın sıvası yapılmıştı. Diğer odaların sıvası yoktu, zira evini sıvalayacak kadar maddi imkânı yoktu. Fakir biri olmakla beraber çok az insanın yaptığı cömertliği vardı. İslami kitaplar alır ve gençlere dağıtırdı, böylece onların İslam’ı hakkıyla tanıması ve yanlış yollardan dönmeleri için çaba sarf ederdi. Gençlere İslam’ı tebliğ etmekten çok hoşlanırdı. Fırsat buldukça arkadaş gibi onların koluna girer, onlarla gezer ve tebliğ ederdi. 1990’lı yıllarda Batman’da hayat durmuş gibiydi. Her gün masum insanlar vuruluyordu. İnsanlar evlerinden çıkamaz olmuştu. Hele İslami şuura sahip Müslümanlar çok daha zor durumdaydılar. İşlerine gidemiyor, gitmek zorunda kalsalar da bin bir zahmetle gidip geliyorlardı. Bazıları da çalışacak iş bulamıyordu. İşte Şehid Feyzullah, bu zor ve zahmetli zamanda ailesini geçindirmeye çalışanlardan biriydi. Bazen evine götürecek ekmek parası bulamıyordu. Hatta bazen evinde temel gıda maddeleri bile bulunmazdı, böyle olduğu halde bu konuyu hiç kimseye açmazdı. Evine misafirliğe giden bir arkadaşı bunun farkına varınca Müslüman arkadaşları ona el uzatmaya çalışmış fakat kendisi bundan rahatsız olmuştu. Yumuşak başlı, takvalı ve çok mütevazı olan Şehid Feyzullah, aynı zamanda çok cesur ve fedakâr bir insandı. Kendisini davasına adamıştı, üzerine düşen bütün görevleri canla başla yapardı. Bütün derdi tasası İslam’dı. Nerede bir olay olduğunu duysa bisikletine atlayıp giderdi, kendisini uyaran arkadaşlarına cevaben “Malımız yok, canımızı da mı veremeyeceğiz!” derdi. Şehid Feyzullah uzun boylu, iri yapılı, sakallı biriydi. Yüzünden ihlâs ve mütevazılık okunurdu.

İbadetlerine düşkün olan Şehid Feyzullah’ın en önemli özelliklerinden biri de namazlarını camide cemaatle kılmaya azami gayret göstermesiydi. Bir diğer özelliği de ayet ve hadis ezberleriydi. Sürekli cebinde ayet ve hadislerin yazılı olduğu küçük kâğıtlar vardı. Her fırsatta bunları çıkarıp ezberlemeye çalışırdı. Defalarca ölüm tehdidi aldı. Tehditlere karşı kendisince tedbirlerini alırdı. “Bizim için iki şey vardır: Ya şehid olacağız ya da ömrümüzün her saati bizim için hayır ve bereketle geçecektir” derdi. Şehadet aşığı olan Şehid Feyzullah, arkadaşları arasındaki sohbetlerinde sürekli şehadetten bahsederdi. Tarihler 11 Ekim 1992 gününü gösteriyordu. Bir öğlen vakti yemeğini yemek için evine doğru yola çıktı. Bisikletiyle tenha bir sokaktan geçerken arkasından sıkılan kurşunlara hedef oldu. Kafasına aldığı kurşunlarla ruhunu Rahman’a teslim etti. İslam düşmanları, bir mazlumun daha kanını dökmüşlerdi.

ŞEHİD RAMAZAN YILDIRIM

06.02.1968 yılında Batman Kozluk’ta dünyaya gelen Şehid Ramazan Yıldırım, son derece halim ve takvalı bir Müslümandı. Hiç kimseye zararı dokunmazdı. O da bölgedeki diğer Müslümanlar gibi davasına bilinçli bir şekilde sarılmış ve İslami tebliğ yapıyordu. Daha doğrusu çevresine ve arkadaşlarına İslami nasihatlerde bulunurdu. Ancak iyiliğin lafına dahi tahammül etmeyen PKK, Ramazan Yıldırım’ı 10 Ekim 1992’de cami çıkışında şehid etti. Sabah namazı için evden camiye giden Şehid Ramazan, namazını kılıp duasını yaptıktan sonra eve gitmek üzere camiden çıktı. PKK’li çeteler, camiye yakın bir noktada pusu kurmuştu. Şehid Ramazan, yalnız ve savunmasız bir şekilde yolunda yürürken alçakça saldırdılar. Hainler, şehidin üzerine şarjörler dolusu mermi boşaltmışlardı.

ŞEHİD MOLLA RAMAZAN AYYILDIZ

İmamları ve âlimleri hedef alan PKK 15.10.1991 günü Géra Cafer’e yakın olan Zéwuké (Çavuşlu) köyünde imamlık yapan henüz 24 yaşında genç bir imam olan Molla Ramazan’ı, sırtını cami duvarına dayayarak kurşuna dizdi. Yine aynı dönemlerde Molla Abdurrahman’ın işkence edilerek katledilmesi ise Géra Cafer köyünde büyük bir infiale neden olmuş, bu olay halkın PKK’dan nefret etmesine vesile olmuştu. PKK’nin zulümleri köylüleri korucu olmaya zorladı. PKK’nin baskı ve zulümlerine dayanamayan köylüler kendilerini korumak için devletin koruculuk teklifini kabul etmek zorunda kalmışlardı.

ŞEHİD SELMAN AKBAŞ

Bir arkadaşı Şehid Selman’ın şehadetini şöyle anlatmaktadır: “Sene tahminen 1991 idi. Nusaybinli Cemaat mensubu geçlerden Selman Akbaş kardeşimiz, Nusaybin lisesinde okuyordu ve yaptığı İslami hizmetlerden dolayı göze batmış, bundan dolayı Midyat’a sürgün edilmişti. Ancak hafta sonlarında Nusaybin’e gelir, hizmetlerine devam ederdi. 16.10.1991 tarihinde yine Nusaybin’e gelişinde, minibüsleri kaza yapmış ve kendisi de hayatını kaybetmişti. Haberini alıp Mardin’e gittik. O zaman Şehid Rehber, öğrencilerimizin ve bir kısım bekâr gençlerimizin kaldığı iki odalı öğrenci evi şeklinde döşenmiş bir evdeydi, bir müddet orada kalmıştı. Gittiğimizde yanında başka arkadaşları da vardı. Selman’ın vefat ettiğini onlar da duymuş ve yanlarına girdiğimizde hadisenin oluş şeklini benden detaylıca sorup öğrendikten sonra; “Vallahi Selman, İslam davasının kahraman bir genciydi ve bu uğurda her şeyini ortaya koyup feda eden bir kardeşimizdi. Onun kaybı büyüktür” dedi ve hıçkırıkları boğazına takıldı, artık ağlamaktan konuşamaz hale geldi. Bizler de (belki on kişi vardık) onunla beraber ağladık. Bu birkaç dakika sürdü.”
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir