• DOLAR 32.267
  • EURO 35.178
  • ALTIN 2473.444
  • ...
Çocuk Eğitiminde Disiplinin Önemi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Pedagog Meliha Timur / Nisanur Dergisi
 
Pedagoji alanında çocuk eğitiminde disiplinin önemine binaen çeşitli teoriler ve söylemler mevcuttur. Günümüze kadar da eğitimde disiplinin gerekli olup olmadığı konusundaki tartışmalar hala devam etmektedir. Eğitimci ve düşünürlerin disiplin hakkındaki görüşleriyle ilgili birkaç örneğe yer vermek istiyorum. Bunlardan birisi İbni Sina’nın yaklaşık bin yıl önce, “Kanun” isimli yapıtında çocuk yetiştirme konusunda sarf ettiği sözlerdir:

“Çocuklar özenle bakılmalı, davranışlarında ölçüyü kaçırmamaları için desteklenmelidirler. Öfkeli tepkileri, korkuları ve kaygıları giderilmelidir. Bu, en iyi biçimde, çocuğun istek ve eğilimleri yanında hoşlanmadığı şeyler de göz önünde tutularak sağlanır. Çocuğun doğal yetenekleri desteklenirken, onu tedirgin eden nedenler ortadan kaldırılmalıdır. Böyle bir yetiştirme hem beden, hem de ruh için yararlıdır. Çünkü kazanılan iyi alışkanlıklar ve davranışlar daha ilk yıllarda kişiliğe siner. Çocuk altı yaşına gelince, öğretim ve eğitim için bir öğretmenin yanına verilmeli; onu gereksiz bilgilerle yüklemeden, basamak basamak giden bir öğretim yolu izlemeye çalışılmalıdır.”

Ünlü eğitimci Pestalozzi de; bir çocuğun kabiliyetini, ahlakını, davranışlarını geliştirebilmesi için ebeveyninden ve öğretmeninden talimat ve disiplin alması lazım geldiğini iddia ediyor, disiplinin sevgi ve anlayışa dayanması gerektiği düşüncesini savunuyordu.

Batı zihniyeti disiplini; baskı, şiddet ve zorbalıkla eşdeğer tutmakta, çocukların özgürlüklerinin böylece kısıtlandığını hatta ellerinden alındığını savunmaktadır. Oysa disiplinin gerçek anlamı bu değildir. Disiplin, çocuğun eğitimindeki sağlıklı tutum ve kuralları içerir. Aynı zamanda disiplin, kişiler arası ilişkileri düzenleyen ve sorumlulukların paylaşıldığı bir ilkedir. Mutlak bir özgürlüğü esas alan batı dünyası, disiplini reddetmekte, diktatörlükle eşdeğer tutmaktadır.
Hâlbuki emperyalist güçlerin insanlarımıza dayattığı mutlak anlamda bir özgürlük anlayışı tamamıyla insanlığın felaketi olmuştur. “Özgürlük” ve “özgürce yaşamak” adına nice vahşetlere, cinayetlere, katliamlara, sömürgelere ve yozlaşmalara şahit olmuştur bu dünya. İşgallerin yeni adı “özgürleştirme”, İslam hükümlerinin hayattan uzaklaştırılması ve İslam beldelerinde batı hukukunun yer edinmesi, düşünce ve fikirlerinin toplumun arasında etkin kılınması çalışmalarına karşı direnişin adı ise “terörizm” olmuştur.

Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle Allah-u Teâlâ şüphesiz ki her şeyi bir dengeyle ve bir ölçüyle yaratmıştır. Bu dengenin bozulması fitneye sebebiyet verir. Aile içinde de bir ölçü söz konusudur. Bu ölçülere hakkıyla riayet edilmezse ailede huzursuzluklar çıkmaya başlar. İşte eğitimdeki disiplin anlayışı, aslında bu ölçüleri çocuklarımıza aşılama sürecidir. Hayatın her alanını tarumar etmeye çalışan batı zihniyeti, kutsal bir müessese olan aileyi de tarumar etme çabasındadır. Disiplin ve talimatların çocuklar için bir kısıtlama, dayatma ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir tutum olduğunu ileri sürmekte, çocukları kendi hallerine bırakmanın doğru olduğu görüşünü benimsemektedir. Bu düşünceyi destekleyip disiplini elden bırakan anne-babalar aslında çocukların sınır tanımazlığına sebep olmaktadırlar. Başına buyruk yaşayan ve sınır bilmeyen çocuklar ise, toplumsal ahlaktan tamamen yoksun yaşarlar.

Aile içinde disiplinin olmayışı, sınır ve kuralların önemsizleştiği anlamını gütmektedir. Sınır ve kuralların önemsizleştiği yerde, birlik ve beraberlik, yerini bencilliğe bırakır. Bencillik ise, zulüm ve adaletsizliğe neden olur. Bu, sadece aile içindeki fertlere değil, topluma da zarar verir. Böylesi bir felaketi önlemek için ebeveynlerin aile içinde daima otorite sahibi olmaları ve otoriterliklerini çocuklarına hissettirmeleri gerekir. Burada kastedilen otoriterlik bir güç gösterisinden ziyade yönlendirme, yönetme ve idare etme yetkisidir. Bu yetki daima anne-babanın elinde olmalı, asla çocuğa devredilmemelidir. Ailede roller herkes tarafından bilinmeli, sorumluluklar da buna göre paylaştırılmalıdır.

Anne-babanın rolü, idare etmek ve kurallar belirlemektir. Çocukların rolü ise, bu kurallar çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirmektir. Elbette ebeveynler çocuklarını disiplinli bir şekilde eğitirken aşırıya da kaçmamalıdırlar. Ölçü daima Kur’an ve Sünnet olmalıdır.

Kurallar ve sınırların, ebeveynler tarafından net ve uygulamalı bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. Disiplin kurallarını belirlerken ve bu kararları uygularken ailenin şu üç özelliği bünyesinde bulundurması gerekir:

Anne-babanın uygulanacak kurallar konusunda görüş birliğinde olması: Anne-babanın birinin “yap” dediğine diğeri “yapma” dememelidir. Ebeveynler aynı görüşü paylaşmaya çalışmalı ya da alınan karara uygun davranmalıdırlar.

Anne-babanın davranışlarında tutarlılık göstermesi: Ebeveynler disiplin konusundaki uygulamalarında tutarlı olmalıdırlar. Örneğin; çocuğun gösterdiği bir davranışa bir gün ceza uygularken, bir başka gün aynı davranış görmezlikten gelinmemelidir.

Anne-babanın davranışlarında süreklilik göstermesi: Güç olsa da ebeveynler, alınmış olan kararların sürekliliğine dikkat etmeleri gerekir.

Bu üç özelliğe uyan ebeveynler, disiplin kurallarının uygulanmasında önemli bir başarı elde edeceklerdir.

Günümüzde birçok anne-babanın çocuklarından şikâyetçi olduklarına şahit olmaktayız. En çok şikâyetler ise, çocuklarının yaramazlığı, saygısızlığı, söylenenlere aldırış etmeyişleri hakkındadır. Özellikle ebeveynlerin “delikanlı” diye...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir