‘Bizim ölümlerimize alışmayın, acılarımıza alışmayın’ diye, Gazzeliler feryat edip durdu. Ancak son bir iki hafta içerisinde, siyonist katillerin gerçekleştirdikleri katliamlara ve tepkisizliğimize baktığımızda bu kahredici görüntülere iyice alıştığımızı ortaya koymaktadır.

Bir yıl önce 10-20 kişi şehit olduğunda, tepkimizi ortaya koymak için gösteriler düzenler, katil siyonistleri ve destekçilerini lanetler, elinde güç ve imkân olanları müdahale etmeye çağırırdık. Ancak şimdi günde 100, bazen yüzlerce insan katledilmekte ama tepkimizi ortaya koyacak hiçbir gayreti ortaya koyamıyoruz. Gerçekten de toplu katliamlara alıştık. Artık yüzlerce çocuk, kadın, yaşlı insanın öldürülmesi sadece sıradan bir haber olarak değerlendirilmektedir.

Hele son aylarda, Gazze’deki yardımların ABD ve siyonist katillerin gözetiminde yapılmasında ısrar edilmesi, bize çok acı bir gerçeği daha gösterdi. Aslında bu yardım dağıtımını özellikle üstlenmelerinin sebebi, yardım için sıraya giren insanları toplu olarak daha kolay öldürmek içinmiş. Şimdiye kadar yüzlerce diye ifade edilen toplu katliamların tamamı yardım bekleyenlerin üzerine direkt ateş ederek gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Müslüman Filistinlilerin 80 yıldan beridir, teker teker öldürülmelerine alıştık. Toplu sürgünlerine alıştık. 7 Ekim’den beri toplu soykırıma uğramalarına da alıştık. Bu süre içerisinde bütün hastanelerin, bütün okulların ve bütün bir Gazze’nin yakılıp yok edilmesine de alıştık. Açlıktan ve ilaçsızlıktan ölen bebeklerin, çocukların ve yaşlıların dayanılması imkânsız acılarına da alıştık. Onlarca cenazenin başında, ne yapacağını bilmeyen çocukların, çaresizce bekleyişlerine de alıştık.

Müslüman ülkelerin, sözüm ona liderlerinin bütün bu vahşetler karşısında, suskunluklarına, korkaklıklarına, siyonist katillere zillet içerisindeki teslimiyetlerine de alıştık. Bu kukla liderlerin, mazlum Gazzelilerin çığlıklarına karşılık verip yardım edeceklerine; siyonistlerden daha alçakça davranıp uygulanan ambargoyu daha kalıcı gale getirmek için sınırlarına birkaç kat daha fazla duvar örmelerine de alıştık.

Ülkemiz üzerinden, katil Yahudilere giden Azerbaycan petrolünün akışının durmadan sürdürüldüğünü ve bundan para kazandığımızı söyleyen politikacıların karanlık ve çirkin yüzlerine de alıştık. Limanlarımız üzerinden siyonist katil işgalcilere ticari malların taşınmasına ve siyonist şirketlere ait konteynerlerin tırlar üzerinde şehirlerimizde boy göstermesine ve gözümüzün içine baka baka ticareti sürdüren siyonist meşrepli karaktersizlere de alıştık.

Her gün bir batı ülkesinde, Gazze’ye ses olmak için yüz binler hatta milyonlara varan gösteriler düzenlenirken, Yemen’i hariç tutarsak diğer İslam beldelerindeki suskunluğa da alıştık. Batı ülkelerindeki polisin, göstericilere karşı siyonistlerden daha gaddar davranmasına rağmen meydanları terk etmeyerek insani duruş sergilemelerine ve ülke idarecilerine baskı kurmalarını ibretle gördük.

Ülke gündeminin, incir çekirdeğini doldurmayacak basitlikteki algı operasyonlarıyla nasıl değiştirildiğini ve bunu stratejist görünümlü şarlatanlar tarafından nasıl da alt üst edildiğine de alıştık. Gazze’de Müslümanlar toplu katliamlara tabi tutulurken, yanı başımızdaki coğrafyalar altüst edilirken ve siyonist katiller her gün bir komşumuzun önemli stratejik yerlerini bombalarken inanç değerlerimize hakaret edecek kadar ileri giden içimizdeki hainlere de alıştık.

Neticede içeride ve dışarıda gerçekleşen dehşet verici olaylar ve alt üst oluşlar karşısında insani ve İslami duruşumuzu ortaya koyacak basireti, hassasiyeti, mesuliyeti kaybetme acı gerçeğine de alıştık diyeceğim, ama bütün bu olumsuzluklara rağmen imanının bir gereği olarak mücadeleden asla vazgeçmeyen müminleri gördükçe; küfrün dayattığı bütün bu olanlara asla alışmayacağız. İmanımızın bir gereği olarak mücadele edeceğiz.