Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye siyasetinin en eski partilerinden biri olarak tarihsel süreçte çeşitli evrelerden geçmiş, farklı dönemlerde farklı eylem ve tavırlar sergilemiştir. Aynı tarihlerde askeri darbelerin yaşandığı belli dönemler olmuştur. Bu dönemlerde CHP milletten yana bir duruş sergilemek yerine, darbecilere ve vesayet odaklarına destek veren bir tutum benimsemiştir. Bu tavır, partinin kuruluş felsefesiyle de doğrudan ilişkilidir.
CHP'nin kurucu kadroları, devleti ve toplumu belirli bir ideolojik çerçeve içinde şekillendirme amacı taşımış; bu doğrultuda halkın inançlarını, örf ve geleneklerini göz ardı eden, hatta zaman zaman bunlarla çatışan politikalar üretmiştir. Bugün CHP yöneticileri, halka daha ılımlı ve özgürlükçü bir söylemle hitap etmeye çalışsa da partinin köklerinde vesayetçi ve halktan kopuk bir anlayışın izleri hâlâ belirgindir.
Son yıllarda, CHP içerisinde bazı klikler, partiyi yeniden kurucu felsefesine, yani vesayetçi bir anlayışa ve altı ok ilkelerine dayanan ideolojik çizgiye döndürme çabası içindedir. Bu klikler, geçmişte halka dayatılan baskıcı rejimin zihniyetini ve uygulamalarını bugün de hayata geçirmek istemektedir. Bu durum, parti içinde ciddi tartışmalara ve güç mücadelelerine yol açmaktadır.
CHP’nin kuruluşunda benimsenen Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri, uzun yıllar Türkiye’de devlet yönetiminin temelini oluşturmuştur. Ancak bu ilkeler, halkın değerleriyle çatışan, bireysel özgürlükleri sınırlayan bir yönetim anlayışıyla uygulanmış; topluma yukarıdan dayatılan bu politikalar, geniş halk kesimlerinde derin yaralar bırakmıştır.
Günümüzde CHP içerisindeki bazı gruplar, geçmişte uygulanan bu otoriter ve halktan kopuk politikaları yeniden canlandırmayı hedeflemektedir. Halkın yaşam biçimine müdahale eden, ideolojik dayatmalara dayalı bu anlayış, toplumun çeşitliliğini ve farklı değerlerini göz ardı etmektedir. Buna karşılık, parti içinde değişen toplumsal dinamiklere uyum sağlamayı savunan bir başka kesim de vardır. Bu iki kanat arasındaki çekişme, parti içinde gerilimlere ve yönetim krizlerine sebep olmaktadır.
CHP, bu iç tartışmaların üzerini örtmek ve dikkatleri başka yöne çekmek için zaman zaman gündemi farklı alanlara kaydırmaya çalışmaktadır. Ancak, parti içindeki bu ideolojik mücadeleler ve otoriter eğilimler, CHP’nin gelecekteki siyasi rotasını şekillendiren temel unsurlar olmaya devam etmektedir.
Dolayısıyla CHP’nin tarihsel geçmişi ve ideolojik yapısı, halkın inançları ve kültürel değerleriyle uyumlu bir siyaset üretmesini zorlaştırmaktadır. Partinin dayatmacı ve vesayetçi politikaları, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumun geniş kesimleri için bir baskı unsuru olmayı sürdürmektedir. Bu anlayışın siyaset sahnesinde varlığını devam ettirmesi, insanların özgürce yaşamasını, iç barış sürecini ve toplumsal barışı tehdit eden bir unsur olmaktadır.


Ahmet YILDIRIM