• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

İran’da önce Kasım Süleymani ardından Nükleer fizikçi Fahrizade suikastlarına aşina olunmuşken birden 2021 yılının Haziran ayında Irak’tan üst üste suikast haberleri gelmişti.

Irak İstihbarat Teşkilatına mensup bir Albay Bağdat’ta kimliği belirsiz kişilerce öldürülüyordu. Bu, birkaç ay içinde yaşanan ikinci suikast vakasıydı.

Suikast dalgası yönünü tekrar İran’a çevirince 22 Mayıs 2022’de Tahran'da bir Devrim Muhafızları albayı suikasta uğruyordu.

27 Mayıs’ta Abbas Rah Encam adlı binbaşının aracına İranşehr-Delgan yolu üzerinde seyir halindeyken kimliği belirsiz kişilerce uzun namlulu silahlarla ateş açılıyor binbaşı hayatını kaybederken yanındaki eşi yaralanıyordu.

Suikastle ilgili bazı bilgiler The New York Times (NYT) tarafından duyuruluyordu;

Gazeteye konuşan, Siyonistlerin bilgilendirmesinden haberdar bir istihbarat yetkilisi, suikastla Devrim Muhafızları Kudüs Gücü içindeki gizli bir grubu durdurması için İran'a mesaj verildiğinin “İsrailli yetkililer” tarafından ABD'li muhataplarına bildirildiğini söylüyor.

Tahran'da evinin önünde aracının içinde otururken yoldan geçen motosikletteki iki kişinin açtığı ateş sonucu ölen Albay Seyyad Hodayi'nin, çok önemli bir istihbarat subayı olduğu sonradan ortaya çıkıyor.

Siyonist yetkililerin ABD’li dostlarına aktardığına göre; Hodayi'nin 'Kudüs Gücü bünyesinde oluşturulan ve İsrailli sivillerle yetkililer dahil olmak üzere yabancılara yönelik kaçırma ve suikast operasyonlarını yöneten Birim 840'ın komutanı olduğu' ve son 2 yıl içinde Kolombiya, Kenya, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerde İsrailli, Avrupalı ve Amerikalı sivillerle hükümet yetkililerini hedef alan suikast girişimlerini yönettiği belirtiliyor.

Siyonist yetkililer, ABD'li muhataplarına 'suikastın bu birimin operasyonlarını durdurması için İran'a uyarı niteliği taşıdığını' söylüyorlar.

Yani Türkçesi şu demek oluyor;

Biz istediğimiz kişi veya kuruma suikast dahil her türlü saldırıyı gerçekleştiririz ama İran veya Filistinli herhangi bir grup en küçük bir karşılık verirse kabul etmez, onu cezalandırdığımız gibi ‘Uluslararası Toplum’ denilen Batı Alemi nezdinde de yaptırımlara mahkum ederiz.

Bu suikastlara bakarken kurgusu önceden yapılmış ‘Tehran’ isimli diziyi anımsıyor insan.

Tel Aviv  yapımlı olan bu dizide İran’ın Nükleer Tesislerine yapılması planlanan saldırının ön hazırlığı sahneleniyor.

Tabii bu konu işlenirken Tahran sokaklarındaki MOSSAD’ın hücre evleri ve suikast timleri ile ilgili yapılanmaya da projektör tutuluyor.

Bu arada ‘Motosikletli birkaç suikast’ gösteriliyor.

Dizide tam bir akıl oyunları şöleni var. MOSSAD ile İran İstihbaratı arasında yaşanan akıl oyunları savaşı...

Son dönemde ardı sıra yaşanan suikastlara bakıldığında hemen hepsinde MOSSAD’ın imzası görülür.

MOSSAD’ın özel yetiştirilmiş suikast biriminin ismi Kidon.

Suikastlarda iyice profesyonelleşmiş Kidon Ajanları, özellikle Azerbaycan üzerinden İranlı muhalifleri ağlarına düşürerek zaman içinde birer suikast timine dönüştürüyorlar.

Birbirinden bağımsız olarak yetiştirilen ve ‘Üzüm Salkımı Modeline’ göre konuşlandırılan bu timler, İran istihbaratı tarafından sık sık ele geçirilse de ülke dışından ekibi yönlendiren Kidon’a ve analistlere ulaşamıyorlar.

İran ile israil arasında yaşanan bu bilek güreşinin temelinde İran’ın, israil’i bir devlet olarak tanımama iradesi geliyor.

Nitekim, 5+1 ülkeleri ile İran arasında yapılan Nükleer pazarlıkta Batılı ülkelerin İran’dan istedikleri en önemli şey; “israil’i bir devlet olarak tanıması” idi.

Bu talebi ısrarla reddeden İran, 40 yılı aşkındır süregelen ambargolarla boğuşurken başkentine kadar sızan istihbarat örgütlerinin saldırılarını durduramayacak hale gelmenin sıkıntısını da yaşamaya başladı.

İran, Suriye’de olduğu gibi bazı mühim hatalar yapsa da Siyonist işgal rejimi ve Kudüs’ün kurtarılması konusunda gösterdiği dirayeti takdir etmek gerekir.

Bu dirayet neticesindedir ki Irak Meclisi, “israille normalleşmeyi önerene idam” kararı alacak kadar ciddi bir noktaya gelebilmiştir.

Suikastlar her ne kadar İran yönetimini demoralize etse de bu tarz suikastlara alışık oldukları da bilinmektedir.

1981 yılında İran Devrimi yolculuğunun daha başındayken mecliste gerçekleştirilen bombalı suikastta 73 çok önemli şahsiyeti bir defada kaybeden idare hala ülke yönetiminde bulunmakta...