• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bir süredir PKK’ye karşı başlatılan “Pençe Kilit operasyonu” ilginç bir yere doğru gidiyor.

TBMM, bugüne kadar yurt dışına asker gönderilmesi için 76 kez izin vermiş, bunların 40’a yakını PKK’ye karşı sınır dışına yapılan operasyonlar.

Bunca operasyona rağmen belirgin olarak konulan hedefe ulaşma söz konusu olmadı bugüne kadar.

Peki bugün yapılan Pençe Kilit Operasyonundaki fark nedir?

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın sınır hattına giderek operasyonun hedefini "Hudut hattını tamamen kilitleyeceğiz" şeklinde ilan etmesi, C.Başkanı Erdoğan’nın Kandil’i işaret etmesi ve belki de yaklaşan seçimlerde (belli) kamuoyunun dikkatini çekmek için bu operasyon çok önemli görünüyor.
Önemli hedefleri barındırdığını; operasyon başlar başlamaz PKK’nin üst düzey yetkilerinden Duran Kalkan ile M.Karayılan’ın canhıraş açıklamalarından ve bu açıklamaların hemen ertesinde Avrupa ülkelerinde başgösteren protestoların şiddetinden anlıyoruz.

Pkk, son yıllarda aldığı ağır darbelerden sonra Türkiye içinde “Eylem yapabilme” kapasitesini neredeyse kaybetmiş durumdayken şimdi ‘Geçilmez’ dediği kalelerine operasyon düzenlenmesi ve akabinde ağır zayiatlar vermesi yeni bir sürecin başlayacağına işaret ediyor.

Bu yeni süreçte PKK’nin (‘Başur’ denilen) Kuzey Irak’ta kalıp kalamayacağı, burada tutunamazsa topyekun olarak Şengal ve Rojava denilen Kuzey Suriye’ye mi konuşlanacağı tartışıladururken iki gün önce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin, Bağlar ilçesinde bulunan ‘Şengal Caddesi’nin ismini ‘Molla Gürani Caddesi’ olarak değiştirmesi Türkiye’nin Başur’daki herhangi bir bölgeye tahammül göstermeyeceğine işaret ediyor adeta.

Daha önce İran Silahlı Kuvvetleri tarafından ‘İran sınırları içinde militarist faaliyetlerde bulunmama’ taahhüdüne zorlanan PKK’nin Türkiye’den de (silahlı unsurları anlamında) çıkarılması halinde PKK tutunabilmesi halinde ya Kuzey Irak’ta konuşlanmaya devam edecek ya da güçlerini Kuzey Suriye’ye kaydıracak.

Her iki durumda da PKK için (Askeri anlamda) sonun başlangıcı denilebilir.

Çünkü Irak Kürdistan’ında kalması durumunda bu kez oradaki yerel yönetimin egemenlik alanına müdahil olması için kışkırtılacak ve sonuçta BRAKUJİ denilen Kürdler arasında kan akıtılmasını engelleyen iç savaş rafa kalkmış olacak.

PKK, her ne kadar Brakuji’ye sadık kalmasa da diğer tarafların bu anlaşmayı yıllardır özenle koruduğu için önemlidir.

PKK’nin Kuzey Suriye’ye çekilmesi ihtimali de beraberinde Türkiye’nin bir bütün olarak SRİ LANKA MODELİ’ni yani ‘Topyekün imha’ operasyonunu başlatması için gerekli ortamı hazırlayacaktır.

Sonuç her ne olursa olsun Rusya-Ukrayna Savaşının getirdiği yeni konjonktürde PKK’nin silahlı gücünün tarih sahnesindeki kanlı yerini alacağı anlaşılıyor.

Bununla birlikte gerek PKK’ye karşı başlatılan operasyonlarda gerekse de olası imha durumunda doyuma ulaşan Türk Milliyetçiliğinin dünyadaki gelişmelerle birlikte Irkçı/Faşist bir eksene kayması endişesinin önüne geçilmelidir.

-Mossad’ın Suikast Listesi!

Siyonist işgal rejiminin eli kanlı istihbarat örgütü Mossad’ın ‘Birincil tehdit’ olarak gördüğü İran’a karşı bir dizi operasyon yürüttüğü biliniyor.

Bu operasyonların başında elbette SUİKASTLER geliyor.

İran’ın nükleer kapasitesini geliştiren bilim adamlarına yapılan suikastler dünya gündemini sadece Mossad’ın başarısı yönüyle meşgul ediyor olması hukuksuzluğun ulaştığı seviyeyi gösteriyor.

Bilim adamlarıyla birlikte ikinci bir hedef kitle daha seçmiş Mossad.

Bunlar da İran’ın stratejik noktalarına hakim olan Askeri personeli.

Üç gün önce İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Özel Kuvvetler Tugay Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Elmasi'nin aracına İran’ın Zahidan kentinde silahlı saldırı düzenlendi.

Elmasi suikastten sağ kurtulsa da özel koruması çatışmada hayatını kaybediyor.

Mossad, İran içinde devşirdiği ve örgütlediği çeşitli suikast şebekeleriyle, uluslararası hukuku hiçe sayarak tehdit olarak gördüğü kişileri hedef tahtasına koyabiliyor.

Son olarak;Tel Aviv merkezli Kudüs Halk ve Devlet İşleri Merkezi’nin hazırladığı rapora göre: “İsrail, İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı General Emir Ali Hacızade’yi kendileri için meşru bir hedef olarak değerlendiriyor.”

Hedeflerini alenen ilan eden siyonistlerin; Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Suriye, Irak ve İran’da ardı sıra suikastlar düzenlemesine rağmen Batılılardan hiçbir sesin çıkmaması buna mukabil, bir Filistinlinin kendini savunmasına hepsinin topyekun kınama yapması ilginç değil mi?