• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

-Ziya Bandırmalıoğlu Cinayeti ve Sonrasında Yaşanan İlginçlikler!

İstanbul’da çok ünlü bir restoranta 21 Aralık günü silahlı çatışma sonucu Susurluk Davası sanığı olarak tanıtılan Ziya Bandırmalıoğlu ve emekli bir polis memuru ölmüş, 4 kişi de yaralanmıştı.

Kimisi bunu ‘Su testisi su yolunda kırılır’ diyerek yorumladı.

Doğrusu ‘Gayr-ı meşru Alem’ denilen bu dünya için görüşmelerin lüks restoranlarda yapılması kadar silahlı çatışmaların yaşanması da normal karşılanıyor.

Ancak bu manzarada ilginç olan birkaç nokta var.

Öncelikle kimse de çıkıp; “Bu olay Susurluk hadisesi gibi!” demedi.

Oysa masada oturanlar Gayr-ı meşru alemin tanınmış şahsiyetleri ve yanlarında oturan (Emekli de olsa) bir polis memuru var. Belli ki eskiye dayanan sıcak bir iş ağı var.

Ne hikmetse tüm kameralar, flaşlar Bandırmalıoğlu üzerine çevrildiği için kimse bu polis emeklisinin orada ne aradığını sormadı.

Diğer bir ilginç nokta da Bandırmalıoğlu ve emekli polisin öldürüldükleri çatışmanın şüphelisinin birkaç gün sonra Diyarbakır’da gizlendiği bir evde polis operasyonuyla göz altına alınması oldu.

Susurluk Davasında Bandırmalıoğlu’nun hissesine ne düşmüştü hatırlayalım;

“Kürt işadamları Savaş Buldan ve Behçet Cantürk cinayetleri...” gibi çok sayıda cinayet var.

Acaba Diyarbakır’da yakalanan şüphelinin geçmişe dönük ilişkileri incelenecek mi?

Malum Diyarbakır bir zamanlar sisli puslu havasından çok kesimin cirit attığı bir yerdi.

Hem de işledikleri cürümleri başka İslami Grupların üzerine yıkmanın meziyet sayıldığı bir yer...

-Siyonistlerin ‘Gizli’ Ödeneği! 

Dünya’nın iki önemli gerginlik bölgesi var. Birincisi Uzak Doğu, ikincisi Doğu Avrupa.

ABD, Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkacağı bölge olarak zikredilen Güney Çin Denizi’nde güçlü deniz filosuyla Çin’in yayılmacı girişimlerini engellediğini iddia ederek gerginliği günden güne tırmandırıyor.

ABD, İngiltere ve Avustralya’nın imzaladığı AUKUS İttifakı’ndan sonra iyice ısınan Çin suları durulmaz oldu.

Tayvan’ın jeopolitik konumu üzerinden sürdürülen bu gerginlikte Komünist Çin yönetimi, ilk defa bilindik kalıplarının dışına çıkıp ABD’yi direkt hedef tahtasına koyma cüretini gösterdi.

Çin lideri Şi Cinping’in, “Tayvan mutlaka Çin ile birleşecek” açıklamasından sonra Pekin’in resmi yayın organı Global Times’ta ABD’ye tehdit gibi şu yorum yapıldı: “Tayvan Boğazı’nda savaş patlak verdiğinde, ilk ortadan kaldırılacaklar ABD askeri personelidir.”
Bu açıklamalar ışığında birçok ABD’li asker, ayak sesleri gittikçe yaklaşan 3. Dünya Savaşı’nın bu bölgede çıkacağına kesin gözüyle bakıyor.

Hatta emekli amiral James Stavridis ve gazeteci Elliot Ackerman’ın kaleme aldığı ‘2034: A Novel of the Next World War’ (2034 Dünya Savaşı Senaryosu) isimli kitapta yeni bir dünya savaşı çıkarma potansiyeline sahip bölge olarak Güney Çin Denizi gösterilmişti. Ayrıca Çin medyası geçen hafta Tayvan’daki gerilimin Üçüncü Dünya Savaşı’nı tetikleyebileceğini yazmıştı.

Dünya bu bölgeye kilitlenmişken diğer önemli gerginlik bölgesi olan Doğu Avrupa’dan da ‘Soğuk Savaş’ rüzgarları esmeye başladı.

 Şimdilik ‘Söz Savaşı’ üzerinden birbirlerini yoklamakla yetiniyorlar.
ABD ve AB yetkilileri en üst perdeden Rusya’ya tehditler savururken Rusya aynı sertlikle cevap yetiştiriyor.

Putin’den Batıya açık bir şekilde yeni bir uyarı geldi. ABD ve NATO'nun Rusya'ya güvenlik garantisi vermemesi halinde 'Cevabımız çok farklı olabilir' diyerek aba altından süpersonik ve nükleer füze denemeleriyle mesajını verdi.
Kremlin sözcüsü Peskov da aynı sertlikte hissettikleri tehdidi ve gerekçesini açıkladı; ‘NATO'nun genişlemesi Rusya için bir ölüm kalım meselesidir' dedi.

Dünya’nın iki önemli noktasında bunlar yaşanırken Siyonist İşgal Rejimi ne yapıyor dersiniz?

Elbette ki ‘Dünyanın merkezinde biz varız’ kibriyle, tüm dünyanın dikkatini bir kez daha Ortadoğu’ya çekmeye çalışıyor.

Bir kaç gün önce Siyonist işgal rejimi Maliye Komitesi, "gizli" amaçlar için kullanılmak üzere 2,9 milyar $’lık ek savunma bütçesini onayladı.
Hatırlanacağı gibi Siyonist Cumhurbaşkanı Isaac Herzog 22 Aralık'ta yaptığı açıklamada, "İran nükleer tehdidinin, bir anlaşma olsun ya da olmasın, kalıcı olarak etkisiz hale getirilmesi" gerektiğini belirtmişti.

Bu açıklamasından birkaç gün sonra ‘Gizli’ ve oldukça büyük bir bütçenin onaylanması Siyonistlerin, Ortadoğu’yu tekrar kan ve gözyaşına çevirmek ve Batılı ülkeleri buraya çekmek için uğraşacağını gösteriyor.