• DOLAR 34.515
  • EURO 36.374
  • ALTIN 2873.773
  • ...

İnsanın doğasında güç sahibi olma gayreti var. Gücün ise yayılma ve hükmetme isteği.

Güç sahibi insanların hükmetme ve yayılma arzuları zamanla bir hedefe dönüşür.

Hedeflere ulaşmanın yolu da belli bir plan ve program dahilinde hareket etmektir.

Bugün yeryüzünde sıradan insanlara hayal veya ütopya olarak görülen nice hadise var ki aslında hepsinin arka planında bu güç sahiplerinin ince hesaplanmış projeler zinciri bulunur.

Bunlardan bir tanesi de “Kıyamet Ambarı” denilen ve uzun bir süre tüm dünyadan gizli tutulmaya çalışılan “Tohum Ambarları Projesidir”

Öncelikle bu ambarların iki tane olduğunu; birinin İsviçre’de(Alp Dağlarının altında) diğerinin Kuzey Kutbuna yakın bir noktada Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında inşa edildiklerini belirtelim.

Bu konu hakkında kitap yazan Amerikalı araştırmacı F. William Engdahl Norveç’teki ambarda bulunan tohumları “Ölüm Tohumları” diye nitelerken günümüzde TV’lerden sıkça duyduğumuz GDO’lu ürünler konusunda uyarıda bulunur. Engdahl, bu ambarla ilgili şu bilgileri verir;

Norveç’in kuzeyindeki Spitsbergen adasında “Svalbard Küresel Tohum Deposu” adı verilen o ambar, Mart 2008 itibariyle resmen faaliyete başladı.

Donmuş bir dağın 130 metre altına inşa edilen ambarda şu anda dünyanın dört bir yanından yaklaşık 3 milyon farklı tohum (her tohumdan 500 adet olmak üzere) özel ambalajlarda saklanıyor. Bu tohumların özelliği saf kalmış olmaları. Kuzey Kutbu’na 1100 kilometre uzaklıkta olan buzdağı ambarında bazı dayanıklı tohumlar 1000 yıl kadar bozulmadan kalabilecek.”

Her türlü doğal afete nükleer saldırıya, patlamaya dayanıklı olan bu tohum deposuna “Kıyamet tohum deposu” da deniyor.

İşin belki de can alıcı noktası burası; Neden Kıyamet senaryosu çiziliyor?

Engdahl ve benzeri araştırmacılar şüphelenmekte haksız sayılmazlar.

Nitekim kısa bir araştırma neticesinde bu projenin arkasındaki isimlerin pek de insanlığın hayrını düşünecek türden birileri olmadıklarını görmek mümkün.

Öncelikle, bu ambarın Global Crop Diversity Trust (GCDT- Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü) aracılığıyla ve Nisan 2009 rakamlarına göre 123 milyon dolarlık bir finansmanla işletildiğine dikkat çekmek gerek.

Roma’da kurulan bu örgütün başında Kanadalı Margaret Catley-Carlson bulunuyor. 1998’e deki New York merkezli Nüfus Konseyi’nin de (Population Council) başkanıydı.

Nüfus Konseyinin bağlandığı yer ise tüm düğümleri çözecek cinsten!

Bu konsey John D. Rockefeller’ın nüfus popülâsyonunu düşürmek amacıyla 1952’de kurduğu, “Aile planlaması” adı altında “Gelişmekte olan ülkelerde kısırlaştırma çalışmaları yürüten bir konsey”

Diğer GCDT üyeleri arasında Hollywood Dream Works Animation’a başkanlık eden Lewis Coleman da var. Coleman Pentagon  anlaşmalı askeri endüstri şirketi olan Northrup Grumman Corporation’ın da kurul başkanı.

Örgütün finansörlerinden en tanınmış olanı ise; geçen yıl şirketin aktif yönetiminden çekilerek kurduğu Bill-Melinda Gates Vakfı aracılığıyla kendini Asya ve Afrika’daki çiftçilere yardıma adayacağını belirten Microsoft’un kurucusu Bill Gates!

Hatırlanacağı gibi Bill Gates, kısa bir süre önce de Microsoft’taki yönetim başkanlığı görevinden istifa etmiş. Kendini insanlık için hayır işlerine adayacağını belirten Bill Gates ilk icraat olarak “Korona vb. gibi hastalıkların erken teşhisi ve zamanında tedavisi için KOLTUK ALTINA ÇİP  taktırdığını ilan etmişti!”

Burayı “Küresel Mahsul Çeşitliliği Vakfı” diye isimlendiriyorlar. Oldukça masum hatta insanlığın teşekkürünü gerekli kılan böylesi bir vakfın (Ambarın) iletişim sorumlusu Cierra Martin, The Independent'a yaptığı açıklamada şunları diyordu;

 "Böylesi kriz zamanlarında dünya bu güvenlik rezervlerine bel bağlıyor. Burada tohum kasasına ve onun gibi diğer tesislere duyulan ihtiyaç en belirgin hale geliyor"
Dünyanın dört bir yanında gıda ve tarım için sürekli küçük felaketler yaşanıyor. Tohum kasası gibi bir yedekleme tesisine duyulan ihtiyacı anlamak için küresel bir salgın yaşanmasına gerek yok
” 

Bu safiyane(!) sözlerin bugünlerde söylenmesi oldukça manidar aslında.

Çünkü yaşanan Korona salgınından dolayı ekonomistler ve gıda uzmanları “Yaklaşan bir gıda krizinden ve olası kıtlıktan” bahsediyorlar.

Bu durumda da Kıyamet Ambarı devreye girmiş oluyor.

Bu Ambarın tedariğine tam olarak ne zaman başlandı bilinmiyor. Ancak insanlığın yaşayacağı ikinci bir “NUH TUFANI” için hazırlandığı söylenebilir.

Ancak bu Ambarı hazırlayanların hiç de iyi niyetli olmadıklarını bugüne kadar yapageldikleri işlerden rahatlıkla çıkarabiliriz.

Aynı şekilde; beşer olarak ikinci bir tufanı kurgulayanların yıllardır çeşitli vesilelerle dillendirdikleri;

-İnsan nüfusunu azaltma (500 milyonun altını planlıyorlar)

-Dijital Dünya Düzenine geçiş (Bill Gates gibilerinin Çip’li yaşa sağlıklı yaşa! Girişimleri)

-İnsanlığın tam kontrolü ( Dijital yaşam- yapay zeka- robot teknolojisinin hayatta daha etkin olmalarıyla)

-Küresel Bir Hükümet (Korona gerekçesiyle BM’de tartışılmaya başlandı)…gibi hedeflerini yürürlüğe geçirebilmek için hazırladıkları plan ve projelerin adım adım uygulanmaya başlandığı daha net gözüküyor.