• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Duruş, tavır, tepki ve tepkisizlik... Birey, aile, grup, cemaat ve toplumların nerede, nasıl ve kimden yana durduklarının birer alamet-i farikası...

Bazen insanları ve toplumları tanıdığımızı sanırız. Bu sebeple onlar için çabucak 'iyi, güvenilir, olumlu, yol yürünebilir' veya 'kötü, güvensiz, olumsuz, yol yürünmez' şeklinde peşin hüküm oluştururuz. Oysa insani ilişkilerde birbirini tanımak için 'renkler, zevkler, inançlar, ideolojiler, kimlikler, makamlar ve hayaller' uyuşması ve karşıtlığı önemlidir. Bizimle birçok noktada aynılaşan birinin bir noktadaki karşıtlığı çıkar çatışması bağlamında düşmanlaşması mümkündür. Aynı şekilde bizimle birçok noktada karşıt olan biri de bir noktadaki ortak beklenti ve hedef bağlamında dost olması mümkündür.

Bugün Furkan Savaşı olarak bildiğimiz Gazze/Aksa Tufanı, bu gerçeği bir kez daha bize gösterdi.

En tepkili olacak; hatta gözünü kırpmadan en üst perdeden tepki verecek diye düşünülen niceleri 'korkak, pısırık ve edilgen' bir noktaya evrildi. En son tepki verebilecek; hatta düşman safında yer alacağı sanılan niceleri de maşeri vicdanda yücelen bir 'cesaret, destek ve etkenlikle' öne çıktılar.

44 günün sonunda geldiğimiz noktada durup tekrar geriye baktığımızda nice 'başaracak' sanılan kişi, grup, camia ve devlet 'başarısız/zalim safında' yerini alırken nice 'başaramaz' sanılan kişi, grup, camia ve devlet 'başarılı/mazlumdan yana' yerini aldı.

Sahi, biz nerede olduğumuzu hiç düşündük mü?

Devlet, iktidar ve güç makamında olup acaba siyonist zulmü, vahşeti, kötülüğü ve katliamı 'elle düzelten, yaptırım uygulayan, kuvvet ortaya koyan, aleyhimize de olsa anlaşmaları fesh eden derecede miyiz; yoksa al-i menfaatleri eşliğinde günü pasif bir tepkisellikle geçiren, etliye sütlüye ilişmeyen zavallı bir derekede miyiz?

Yazar, çizer, aktivist, hatip, müderris, akademisyen ve öğretmen vasfına sahip olup acaba siyonist zulmü, vahşeti, kötülüğü ve katliamı 'dille kınayan, anlatan, yayan, öğreten, bilinçlendiren; kalemle yazan, çizen, bilgilendiren' bir kürsüde miyiz; yoksa nemelazım, benden değil, sırası mıydı deyip cehlin mürekkebini yalayan veya yüklü merkebe razı gelen bir zillette miyiz?

Esnaf, işçi, memur, ev hanımı, usta, çırak, öğrenciyiz ‘elhasıl avvamız' bize düşen kalben buğz etmek, lehteki etkinliklere katılmak, boykot etmek, infak vermek, duaya durmaktır mı yoksa duyar kasar bir konumda üç maymunlar rolünü üstlenen zulme karşı bir sessizlik zilletinde miyiz?

Her kimsen, kimsek HAMAS dersem çık, siyonist dersem...

İsrail! Önüm, arkam, sağım, solum bomba...

Gazze! Yanım, karşım, evim, toprağım direniş...

Dünya! Körüm, sağırım, dilsizim...

İnsanlık öldü, vicdan sustu, adalet uykuda...

Sahi ben ne diyorum?

Cevaaap bekliyorum, insanlık!

Safın belli mi?