• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Filistin`in macerası, Osmanlı`nın tarih sahnesinden silinmesiyle başlasa da asıl serüveni, 1948`de İngiltere`nin şahsında Batı`nın kurdurduğu Siyonist İsrail Devleti ile başlar.

İzlediği işgal politikasıyla, uluslararası tüm yasa ve gözlemcilere rağmen, Filistin`i mum gibi eriten çete devleti, Müslüman ülkelerin lütfen gösterdikleri tepkileri ise hesaba bile katmamıştır. Kaldı ki dört taraftan kendilerine saldıran Mısır, Lübnan, Ürdün, Suriye Birliklerini de mağlup etmiş; bununla da kalmayarak bunlardan toprak bile almıştır. İşgal ettiği topraklarda da kimi zaman “iki al, bir öde veya hiç ödeme” politikasıyla kalıcı olmayı bilebilmiş; zamanla bu işgal ettiği toprakların asıl sahipleri olan kimi ülkelerin sözde yönetimleriyle kadim dostluklar da kurabilmiştir. Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır`ın bir önceki yönetimi ve Arabistan gibi ülkelerin İsrail`e düşmanlıkları, sözlü(!) düşmanlığın ötesine geçememiş, aynı ülkeler; İsrail`den ziyade kendi bünyelerindeki direniş ruhunu hedef seçmiş, bunları en acımasız şekilde bastırma yoluna da gitmişlerdir.

Hülasa halklarının ve kaptırılan topraklarının ağıtını bile yakamayan Arap rejimleri, “Sekseninde himmete muhtaç dede/ Nerde kaldı gayrıya himmet ede” konumuna da düşmüşlerdir. Bu arada, başta ABD olmak üzere Batı âlemi de çözüm için işi, yasal zemin dedikleri tek taraflı “taviz ve uzlaşma” güzergâhına çekmekle uğraşmış, bu güzergâhı da Müslüman ülkelerin ve tabi ki Filistin yönetiminin asıl karakteri haline getirmişlerdir. En büyük Arap devleti olan Mısır, Camp David antlaşması ile Sina yarımadasını almış ise de buna mukabil Filistin`i arkadan vurma ve liderlik davasından da vazgeçme onursuzluğunu tatmıştır. Filistin cephesinde, destansı kimi direnişler olmuşsa da hepsinin akıbeti, birer çağdaş Kerbela olmanın ötesine gidememiş. Nihayet, direniş cephesi çökmüş yerini, Afrika`yı bile açlığa mahkûm eden, Batı masalarında çözüm ve inayet arayan hâsılatsız güzel konuşmalara bırakmıştır. Hakkını yemeyelim; Batı müzakere masalarında Garip Arafat gibi kimi Müslüman (Arap) liderler, “çok ciddi küsmeler, bir daha buraya gelmemler..” gibi kızgın sözler ile halklarına, birer Selahaddin veya Kılıç Arslan edasıyla(?) dönmüşlerdir. Bu Şark kurnazlığına sırıtan Batı ise bizimkilerin kızgınlık anından hemen sonra “uzlaşma, barış, insan hakları” soyut putları ve İsrail`e göz kırpma, Filistin`e gülümseme ile her defasında işi tekrar baştan alma taktiğini uygulayagelmişlerdir. İmam Humeyni`nin “Taviz ve uzlaşma, hainin sloganıdır” ve “Her Müslüman bir kova su dökse İsrail`i sel götürür” söylemlerine kadar, Müslüman liderler uluslararası arenada, İsrail`e hasımane bir çıkış yapmamış yapamamış sadece; batı tarafından bilinçli olarak, İslam inancıyla eşit anlama getirilen (islamî) terörü(?!) kınamak ile yetinmişlerdir. Ancak:

Günümüzde Filistin davası da bir bahara erdi. Artık “dönülmez akşamın şafağında” olan davada su, kendi cazibesiyle akmakta ve bunu sağlayan; el-Fetih veya koltuklarına yapışıp uzlaşan Arap liderler değil, Filistin`e eski statüleri pişirip yeniden veren Batı da değildir. İslam âlemi artık öğrendi; Batı`nın her ikramında, insanı tedrici olarak ölüme götüren zehrin olduğunu. Hamas`ın soba borusundan yaptığı füzeler, çocukların sapanla attığı taşlar, anaların Allah`a açılan elleri, zindan mektebi ve kurşunlara gerilen göğüsler.. İslam alemi için; ‘`kânî irfan`` oldu. Darbe-i Yahya, Avaz-ı Davud, Yakub`un Külbe-i Ahzan`ı oldu.

Ey insanlık onuru, ey dünya ve ey Müslüman halk ve liderler! Filistin mektebinin dersi hepimize yeter, yetti de.
Batı âlemi artık kendi cazibesiyle akan suya yön vermek ve belki de el Fetih`in köhnemiş Abbas`ını yaşatmak için “dün devlet olmayan, BM`ye üye olmayan, toprakları olmayan, (bir) halkı temsil eden ÖRGÜT“ konumundan Filistin`i bu gün; “(gerçekte hala tanınmamış) bir devlet olan, BM`ye üye olmayan, toprakları olmayan, (mahkum bir) halkı temsil eden GÖZLEMCİ DEVLET ÜYE” konumuna getirdi. Yaşa, bravo! 50 yıllık ağıtın sonu bu mu? Alın başınıza çalın! Bundan sonra zaten siz gözlemci olacaksınız; Muhammedîn Sevdalılarına, mustaz`afların ferasetine, “Allah`ın yardımı ve gelecek fetih günlerine..!” Müslüman haklıdır, artık bilgilidir ve de güçlüdür. Dünya, bu masum haklılığa hakkını verecek ya da kendi haksızlığının tufanında boğulacak. Bu mazlumiyetin önüne artık Yahudi sermaye geçemeyecek. Selam ve dua ile.