• DOLAR 32.444
  • EURO 34.792
  • ALTIN 2445.013
  • ...

Başlıktaki sözcükler tatlı, acılı, soslu gibi kelimelere benzese de amaç bundan farklıdır. Kürt nüfusunun öteden beri yaşadığı İran, Irak, Suriye ve Türkiye gibi yerler sernamedeki kapsama girer.

Kürt unsuru, Ortadoğu`nun kadim milletlerindendir. Bu durum tarihi bir gerçektir. Bu millet, geçmişin güçlü hâkimiyetleri olan İran(Pers) ve Bizans arasında değişen işgaller yaşamış; kimi zaman da bağımsız uygarlıklar kurmuştur. Kürt coğrafyası, dünyadaki güç odaklarının menfaatlerinin geçiş bölgesi olduğundan çoğu zaman, hâkim güçlere râm olmuş, serfdetermination (kendini yönetme) hakkından mahrum olmuştur. İslâmiyet`in yayılmasıyla Arap unsurlarla tanışan Kürtler, İslâmiyet`i de İbn-i Esir`e göre “Savaşsız kabullenmiş” ve onun sadık savaşçıları olmuşlardır. Eyyubî devleti ve Selahaddin bunun bariz örneklerindendir.

İslami yönetimlerin hüküm sürdüğü dönemlerde (Emevî, Abbasî, Selçuklu, Osmanlı) gördükleri itibarın da üzerinde problemsiz ulus ve coğrafya o zamanın deyimiyle Kürt ve Kürdistan olmuştur. Osmanlı`nın son döneminde bile payitahtın güvenliği için Urfa yöresinden Millî Aşireti unsurundan faydalanılmıştır. Yani payitaht, Türk tehdidine karşı Kürtlerle korunmuştur. Buraya kadar durum ortada. Tanzimat sonrası uygulamalar; I.ve II. Cihan Harbinden sonraki sınır belirleme ve kurdurulan devletlerin uygulamaları ile durum her zamankinden farklı bir mecraya aktı. Kürt sorununun çıkış zamanı, kurulan millî devletlerin bu unsuru, kendilerinin de yok etmeye çalıştıkları sözde ümmet fikriyle mutî olmaya çalıştıkları dönemden sonradır. Kürtlerin yaşadığı dört coğrafyada kurulan milliyet temelli devletler, gittikçe her nedense ayrışmayı hızlandıracak uygulamalara kalkıştılar. Ümmeti bir arada tutan İslâm kardeşliği harcı, rejimlerin uygulamasıyla darbe yedikçe de bu ayrışma hızlandı. Her iki taraftan kanaat önderleri, dinî çevre ve cemaatler, tarikatların tevhîd için çabaları ise hedefe varmada pek başarılı olamadı. Böylece ipin ucu her iki tarafta da malum kişi ve kesimlerin eline geçti.

Doğrusu; hal böyle iken ne olacak, neler yapılmalıdır onu konuşmaktır. Dünyadaki halklar İsviçre, Amerika ve Rusya`da nasıl bir araya gelmiş bunu artık görmemenin bir anlamı da yoktur. Esasen İslâmiyet`in uygulamaları olan çözümler şu an batı âleminde uygulanmakta ve istikrarın da vesilesi olmaktadır. Rusya`da komünizmin çökmesiyle, her milletin aslında içişlerinde bağımsız uluslar olduklarını, dillerinin akademik alanlarda kullanıldığını, yönetimlerini seçimle oluşturduklarını gördük. Batılı uygulamalar elbette biricik örnekler değil ama şu durumda bizden daha meşruiyetçi veya demokrat oldukları ortada. Ümmetin hâkim ulusları; lütfen Kürt halkı, değerleri ve haklarıyla barışın! Unutulmasın ki İslâm ülkelerindeki tüm rejimler, “Deprem yasası” çıkmadan önce yapılan güven vermeyen, endişeler veren, 3-4 şiddetindeki depremlerde dahi can ve mal kaybına yol açan yapılardır.

Yaşadığımız coğrafya(lar), birinci dereceden deprem bölgeleridir. Kürt unsuru da tuz gibi yemeklerin tadı bilinmeli; yoksa ecnebiler, bu acıkmış milleti aşın zehri yaparlar. Un var, şeker var, yağ var; o halde gelin Müslümanlar olarak bir aş(?) yapalım. Dua ile.