• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Günümüzün dünyasını, Ortadoğu`yu, Türkiye`yi, ilimizi, evimizi tanımlamak için Bolu Beyi`nin zulmüne diklenen Köroğlu`nun koçaklaması aklıma geldi. Yakışır doğrusu. Dünya, belki de hiçbir zaman bu kadar gaile yaşamamış, bu kadar da küçülememiş, belki de alçalamamıştı. Hile, filim-fırıldak, kan, gözyaşı, istihbaratlar savaşı...
Koçaklamayı hatırlayalım. “Ok atılır kal`asından/ Hak saklasın belasından/ Köroğlu`nun narasından/ Her yer gümbür gümbürlenir” demişti.

Akşam, haberlerin başına oturduğumuzda başımız zonkluyor, kulağımız ecele giden güzergâhın sesleriyle(?) çınlıyor, içimiz burkuluyor; çaresiz yürek ve coğrafyaları yakan ateşlere karşı bir şey yapamamanın çaresizliğiyle de vicdanımız bizi yiyip bitiriyor inanın! Dünya savaşları, dünya halklarını bu kadar etkileyememiştir(!) Çünkü o zamanın olayları, bu kadar ani gelişmemiş, bir anda dünyaya yayılıp gündeme de oturamamıştır.

Örneğin savaş bitip Almanya, yerle bir edildikten aylar sonra bile olan bitenden habersiz Alman denizaltıları ABD`ye ölüm saçmaya devam etmiştir.


Güne, düşünmeye bile fırsat bulamadığımız zamlarla başlıyorum. Düşünemiyoruz çünkü gelen ölüm haberlerinin yüreğimize, beynimize aniden oturduğunu görüyoruz. Savaş, artık neticeye ulaşmaktan çok kelle avcılığına döndüğü bir ortamda; sönen ocaklar, yanan yürekler, dullar, yetimler, feryatlar olağanlaşan sıradan enstrümanlara dönüyor.

Hâlbuki bu arada yüce Allah`a vasıtasız ulaşan hayli AH`lar alınıyor. Birileri ah alıp zalimleşiyor. “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” ilkesine rağmen bozulan düzeni selamete götürecek nihayetler bekleniyor. Böylece dağdaki ve bağdakiler, uğruna mücadele ettikleri(?!) insan denen yüce ilâhî sanata harcayacakları maddi-manevî enerjiyi heba etmekte, geleceğimizi inşa edecek kardeşliğin yürek bağlarına darbeler indirmektedirler.


Bütün bunları derinine düşünürken, kapı komşumuz Suriye`de saklambaca çevrilen, oyunun dramı, bizi buluyor. Suriye ve halkı Müslüman ülkelerdeki birçok rejim meşruiyetini çoktan yitirmiş; yaşam hak ve şanslarını çoktan kaybetmişlerdir. Buraya biraz daha yukarıdan bakınca da Ortadoğu`nun cadı kazanının kaynadığını ve ta ötelerden çok garip kisvelilerin, azı dişlerinden kanlar damladığı halde bu kazanın dibine ateş taşımakta olduğunu görüyoruz.

İslâm coğrafyasının kaynayan kazanına ateş ve körükle gelenler, “havra ve kilise bozuntusu ama haçlı görünümlü iptidai yamyamlardır. Tamam, bunlar leş kargaları, ya leşe dönen coğrafya ve buraların meskûnlarına yani bize ne demeli?
Üniversite yıllarında, ayağımız taşa değse “kahrolsun Amerika; kahrolsun İsrail” derdik.

Ne dâhice bir keşifmiş meğer. Bu gün, Hz. Muhammed Mustafa`ya, Kâinatın Efendisine hakaret edenlere tepkisini dile getiren Müslümanlara kınama yapan gafillerimize rağmen, günümüz hastalıklarına karşı önemli bir dermanımızın, şimdilik unuttuğumuz veya unutturulan geçmişteki kimi söz ve tavırlarımızda olduğuna inanıyorum.

Bu sıkıntılar da, -kim ne derse desin- ayağa kalkışımızın, şahlanışımızın ayak sesleridir. İslâm âlemi, sürünerek de olsa ayağa kalkıyor, akıtacak kanının olduğunu, olacağını, yine olacağını kanıtlıyor. Rabbim, İslâm “kardeşlik ve dirilişinin” bedelini ağır ödetmesin. Kalk ey Bilâl ezan vaktidir. Dua ile.
 

Diğer Köşe Yazarları