• DOLAR 32.379
  • EURO 35.055
  • ALTIN 2325.448
  • ...

İslam’ın, insanlığın dünya ve ahiret saadetini barından ilahi bir reçete olduğunu söyledik. Gayr-ı Müslimlerin halini anlıyoruz, zira İslam’a inanmıyorlar. Peki, İslam Alemi, yani biz Müslümanlar, İslam’a inandığımız ve İslam ile Müslüman olduğumuz halde, neden dünya hayatımız, sosyal, siyasi, ekonomik, hatta ahlaki olarak perişan, halimiz içler acısı...

Ortada büyük, hem de çok büyük bir sorun var.

Sadece çok büyük bir sorun yok, aynı zamanda çok büyük bir soru var:

Sorun İslam’da mı?

Sorun, İslam’da değil; İslam’ın yaşanmamasında ve sosyal, siyasi, ekonomik ve ahlak reçetesi ve programı olarak uygulanmamasında...

Yani sorun, İslam’ı yaşamayan veya yanlış yaşayan biz Müslümanlarda.

Sorun, İslam’ı uygulamayan İslam ülkelerinin yönetim ve yöneticilerinde.

Sorun, İslam’ı yaşatmayan ve uygulatmayan, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık eden uluslar arası egemen zalim düzen ve güçlerde.

Son derece uzman bir doktor ve bir diyetisyen tarafından yazılan sağlıklı yaşam ve şifa reçetesi yaşanmaz, uygulanmaz veya uygulatılmazsa, sorun reçetede olabilir mi veya reçete sorun olarak görülebilir mi?

Bu düşüncede olanın ya ahmaklığına ve cehaletine hükmedilir veya art niyetli oluşuna. Ya ahmak ve cahildir bu kimse veya kötü ve zalim...

Gayr-ı müslim dünyanın İslam konusundaki cehaleti, kötülüğü ve zalimliğini bir tarafa bırakarak, dönelim kendimize.

Biz Müslümanlar neden İslam’ı yaşamıyoruz?

Yaşamak, istemeye bağlı; yani insan isterse yaşar.

O zaman soruyu şöyle değiştireyim:

Dünya üzerindeki genel Müslümanlar olarak, İslam’ı yaşamak (ve İslam’ın yaşanmasını) istiyor muyuz?

Bence bu soruyla cesaretli bir şekilde yüzleşirsek; Müslümanım diyen her bir fert bu sorunun muhasebesini hakkıyla yapar ve cevabını hakkı ile yaşarsa, zalim yönetici ve düzenlere rağmen, yaşadığımız pek çok sorun ve sıkıntı kendiliğinden hal olur.

Maalesef, İslam’ı yaşamayı ve İslam’ın yaşanmasını gerçek manada istemiyoruz.

İsteseydik, amellerimize yansırdı.

İsteseydik, halkı Müslüman olan bir ülkede düzenli beş vakit namaz kılanların oranı %14 olmazdı.

İsteseydik, dışarıda yaşayamadığımız kısımları ile birlikte evimizde İslam’ı yaşardık.

İsteseydik, en azından şimdilik ülkeye ve dünyaya hakim kılamadığımız İslam’ı, evimize çok rahat hakim kılabilirdik.

Veya şöyle sorayım:

İslam dışı yönetimler ve egemen zalim güçler mi engel oluyor evlerimizde İslam’ı yaşamaya?

Kur’an ve kitap okumamızı onlar mı engelliyor?

Ya da İslami kanal, film ve programları seyretmeyi onlar mı engelliyor?

Veya İslam’a uygun olmayan film ve ekranları evlerimizde onlar mı silah zoruyla seyrettiriyorlar?

Örnekler o kadar çok ki...

Hülasa; İslam’ı biz Müslümanlar yaşasak ve evlerimize hakim kılsak, sorunlarımız çözülür; emniyet, huzur ve refaha kavuşuruz; ülkelerimize İslam hakim olur; zalim dünya da haddini bilir.