• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...

CB Erdoğan`ın merakla beklenen Amerika ziyareti geride kaldı. Görüşme yapıldı ama sonuna “Nokta mı, Virgül mü” konulduğu hususunda “Ulema” arasında henüz bir ittifak sağlanamasa da ziyarette Türk tezlerinin başında yer alan FETÖ ve PYD meselesinin Washington tarafından kabul görmediği bir kez daha tescillendi.

 

Elbette bu durum dünyanın sonu değil. Amerikan politikası değişmeyecekse, burada Türkiye`ye düşen, kendi politikasını belirlemek ve uygulamak olmalıdır. Yürütülecek politika Amerikan politikalarıyla uyumlu hale mi getirilecek, yoksa Amerika`ya rağmen bölgesel yönü ağır basacak bir politikaya mı yönelecek, bu da Türkiye`nin kendi bileceği iştir.

 

Hükümet/CB kanadı, Washington ziyaretiyle ilgili beklendiği şekliyle farklı bir açıklamada bulunmadı. Olan, “noktaya” oldu, istikbal bir kez daha “virgülün” yüzüne tebessüm eyledi.

 

Açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla görüşmenin en pozitif sonucu, Erdoğan ile Trump`ın birbirlerini çok beğenmeleri oldu. Basın açıklamasında her iki başkan birbirlerinin cümlelerini önce “beğendiler”, sonra “rt” ettiler. Eh, bu da önce “Kafadan Amerikan düşmanlarına” sonra da AB`ye kapak olsun!

 

Yaşanan farklı şeyler de oldu tabii ki;

 

Türk tarafı, Pensilvanya`daki “İMAM`ın” peşine düşerken, maazallah az daha evdeki “PAPAZ`dan olacaktı.

 

Basında en çok işlenen konu ise görüşmeden arta kalan magazinsel haberler oldu.

Sarı saçlım şöyle baktı, böyle tokalaştı, güldü, hoşlandı, başını salladı falan filan. Ve tabii ki bir de twit attı!

Bunlara takılıp kalan tabii ki CB/Hükümet kanadı değil, Beyaz Saray`da çiğköfte yoğurmuş edasıyla “Metal Fırtına” koparan “kafadan gasteci” tiplemeler.

 

*          *          *

Elbette magazinsel bakışların arasında kaybolmaya yüz tutan önemli meseleler de vardı.

Mesela YPG`ye silah sevkiyatının duracağına dair bir işaret belirmedi. Ancak PKK ile mücadelesinde Türkiye`nin isteyip de alamadığı silahların satışının gerçekleşeceği açıklandı. Bu da fena gelişme değil Amerika açısından. İki tarafa da silah sevkiyatı… Daha ne olsun?!

 

Amerika, dünden bugüne Türkiye-Kandil-Rojava üçgeninde ince ayarlanmış bir senaryo yürütüyor.

PKK karşısında Türkiye`nin yanında görünüyor, PKK`ye terörist diyor, Türkiye`nin PKK`ye yönelik ölümcül operasyonlarına “Oh olsun” çekiyor.

Ama PKK`nin Suriye kolu YPG`ye toz kondurmuyor; eğitiyor, donatıyor, koruyor, kolluyor ve tabii ki kullanıyor.

Türkiye, madem PKK teröristtir, o halde YPG`yle işbirliği de neyin nesi diye kendini paralıyor, ama Coni deyim yerindeyse “İş başka, aşk başka” demeye getiriyor. PKK`yi tokatlatan Amerika, YPG`ye gülücük dağıtıyor.

Neden?

İşte asıl mesele tam da burada başlıyor;

Erdoğan-Trump görüşmesinin başarı diye yansıtılan noktalarından bir tanesi, Amerika`nın PKK`ye karşı Türkiye`ye daha fazla istihbarat sağlamayı ve PKK`ye karşı kullanılmak üzere Türkiye`nin isteyip de alamadığı silahları vermeyi kabul etmesiydi.

Kısa devre yapmayı adet edinen akla göre bu bir jest gibi görünebilir, oysa burada bile tıkır tıkır işleyen Amerikan planının inceliklerini görmek mümkün oluyor.

 

Türkiye, gelinen noktada YPG faktörünü önemsediği kadar PKK faktörünü önemsemiyor. Artık tüm bölgesel politikasını YPG faktörünü hesaba katarak kurguluyor. Amerika açısından da YPG faktörü olmazsa olmazlardandır. Zıtlaşma da bu noktada nüksediyor. Amerika`nın artık Kandil`deki PKK`ye ihtiyacı yok. Daha doğrusu Kandil PKK`sı Amerika açısından hiçbir değer ifade etmiyor artık. PKK Kandil yerine Suriye sahasına sarkıp YPG adını aldıkça, “Deniz piyadeleri” işlevini gördükçe değerleniyor, hisse senedi petrol hisseleriyle yarışır hale geliyor. Dolayısıyla Amerikan politikası, PKK`nin Kandil ve Türkiye`den çıkıp Suriye`ye transfer edilmesi üzerine kurulu bulunuyor.

Bu bakımdan Amerika`nın PKK`ye karşı silah ve istihbarat desteği kısa vadede Türkiye için “başarı” gibi görünse de uzun vadede Türkiye`yi daha etkin bir YPG faktörüyle karşı karşıya bırakıyor.

 

Bu da “başarı” anlamında Amerika`dan koparılan taviz diye pazarlanacaksa, bize düşen “hayırlı olsun” demekten başka bir şey kalmıyor.

Ne diyordu şair?

Kafadan Amerikan düşmanlığı iyi değil!”

Elbette…

Ama “Kafadan Amerikan dostluğu” diye bir şey var ki, bugüne kadar paha biçilemese de insanları “Manyak tipler” kategorisine soktuğu noktasında bilim adamları hemfikir görünüyor!

İyisi mi seyretmekle yetinelim!