• DOLAR 32.219
  • EURO 34.728
  • ALTIN 2446.966
  • ...

Sosyal yaşamdaki vasat-statik manzaraya rağmen siyasal alandaki dinamizmin baş döndürücü bir şekilde sürdüğü İslam coğrafyası; 21. asra hızlı değişimle başladı. Bu değişimde; İslami camia ve yapılanmaların etkinlik ve edilgenliği belirleyici olacaktır. İslami yapılanmalar, bu döngünün yaşandığı dünyada hatta kendi Anakaralarında -hâlihazırda- “yönlendiren” değil, aksine “yönlendirilen” konumdadırlar.

Tezimizin özü; İslami siyasal-siyasal hareketlerde iki tür ERİME`NİN yaşandığıdır. Birincisi; “Potada” erimedir ki bu, emperyalizmin potasında; kültürel, sosyal ve özellikle de siyasal anlamda, ecnebiye benzeme gayesiyle erimektir. Bu tür erimede; “etkili-yetkili çevrelerin, yerli işbirlikçilerin gaflet ve ihanetleri; halktaki cehalet ve İslami legal-illegal(!) örgütlenmelerin” maddi-manevî alanlardaki yetersizliklerinin payı büyüktür.

İkincisi; “şamdanda” erimektir ki bu, yanıp eridikçe etrafı aydınlatan mumdur. Kur`an`ın “diridirler” dediği şehit(lik); -çoğu yerde fesada bulaşsa da- “cihad ve şehadet müessesesinin” yaptığı da esasen budur. “Nebî Seriyyeleri, Tebük, Yemame Savaşı; Tarık bin Ziyad, El Benna, A.Şeriati, Saideyn; Çeçen Şamilleri... Aynı müessese ve mektebin farklı reçeteleridir.

İncelememizde, genel İslami coğrafyalardaki aksaklığın nedenlerini anlamaya ve açıklamaya çalışacağız.

Asya`daki hareketlerin hemen hepsi mâzide; Komünist bir hegemonyanın potasında varlık mücadelesi verdiler. Din ve dindara karşı müsamahakâr olmayan bir rejimin preslediği sosyal ve siyasal yapı, katı materyalizmin “renk ve yapısına” büründü. Halk tabanında, İslam`ın helal-haram tanımları bile alenileşip değişti.

İslami ilimlerin merkezleri, çoraklaşıp SSCB`nin sıradan şehirlerinin kimliğine büründürüldü. Gorbaçov`un Glastnost ve Prestroika`sıyla kendini bulmaya çalışan aynı merkezler için gerek Afgan Cihadı, gerekse Hind ve Pakistan`daki Cemaat-i İslami esintileri yeterli dinamizmi oluşturamadı. Mazisinde; irfan yönü derin olan Asya`daki İslami siyasal yapılar; -tüm komplolara rağmen- uzun nadas döneminin sonrasına ermiş görüntüsünü de vermektedir, bi-iznillah!

Ortadoğu; İran; Arap, Türk; Kürt eksenlerinde; ayrı zemin ve zamanlarda neşvünema bulan hareketlerin odak noktası; “Emperyal işgaller, statükolara başkaldırı ve Meşruiyet” mücadelesidir.

Irk ve mezhep fobilerinin yaraladığı zeminin; ”semavî dinlerin Kutsal mekanlarını” barındırması; burayı sürekli “global savaş” ve özellikle de “barışın merkezi” kılmaktadır. Bunlar, bölgenin avantaj ve dezavantajı olabilecek ögelerdir. Dünyanın “kıt kaynaklarının” burada yoğunlaşması, bu “kaynakların yerlilere bırakılmayacak kadar değerli olması”(Keshencer) da bir dezavantajdır.

Dünyanın tüm etkin istihbaratlarının bu bölgede diri ve derin hesaplarının olduğu açıktır.

Afrika: Mehdilik hareketi(Sudan), Kuzeydeki Senusî; Osmanlı sonrasındaki İhvan hareketlerinin özünde; Ortadoğu`daki sebeplerin benzeri vardır. Sömürü alanlarında zemin bulan tekfirci zihniyetin buralardaki kitleleri ayrıştırıcı(!) özelliğinin belirginliği de yine Ortadoğu`daki hareketleri çağrıştırmaktadır. Sömürgecilik; açlık-sefalet ve cehalet de en büyük düşman olarak güncelliğini korumaktadır.

İslam`ın ANAKARASI (Ortadoğu) dışındakiler: Batı`daki İslam kültürü ve İslami hareketler; “Anakara`daki tüm gelişmelerden” birinci dereceden etkilenegelmişlerdir. Endülüs itlafı, Bosna ve Balkanlardaki var olabilme mücadeleleri; Asya`daki mücadeleler ve sonuçları, tezimizi doğrular mahiyettedir.

Hâlihazırda, Batıda yasal çerçevelerde İslami faaliyetlerini sürdüren “dernek, vakıf, cemaat; ekonomik ve siyasi teşekküller” Batı`daki devlet ve kurumların, global ve ulusal çıkarlarına sürekli kurban seçilebilmektedir. İslami yapılar söz konusu olunca; anayasal kazanım olan tüm insan hakları, red ve inkârla yasalara(?) dövdürülür. Batı`daki; “terörizm” yaftasıyla “yurtdışı etme, hapse atma, uçak hapishaneler, faaliyetleri yasaklama...” gibi kanunsuzluklar da cümlemizin malumu.

Batı`daki İslami potansiyeller, hakikatte; “inandıkları AMENTÜ`deki evrensel ilkeler; doğum oranları, beyin gücü...” bakımından –rakipsiz- kayda değer imkânlara sahiptir. Toplumların uzlaşması ve Batının dermanı da aslında Müslümanlardadır.

Ümmet`in Anakara`daki “sıkıntılarını” şimdilik aşamaması; Batı`da “Öz Diaspora ve Lobi” yapılandırmalarını henüz oluşturamaması; büyük acılar çeken ÜMMET için ifadesi zor bir kayıp ve talihsizliktir.

Her ne sebeple olursa olsun, bir mazlumun, masumun katledilmesini lanetlediğimizi peşinen belirtelim. Batı; mazide olmuş “Ermeni ve Yahudi Soykırımı(!)” iddialarını; ulusal ve küresel anlamda, işgal ve Müslüman hakların gaspı hesabına hep kullanmıştır. İslami değerlere saldırı ve İslamofobinin eleştirilmediği Batı; hakikatte “Müslümanların dünyada uğradığı tüm katliam ve mağduriyetlerin” de birinci failidir.

Müslümanlar, artık “Batılı kurum, kuruluş, akademik çevrelerde, özellikle de meydanlarda” ses getirebilecek imkânlara sahiptirler. Batılı anlamda kurumlaşıp TEVHİD`e gitmedikleri müddetçe, Batının geniş imkânlarını kullanamaz, ÖTEKİLERİ oynamaya devam edeceklerdir. Bu sinmişlik, bir kader olamaz! Müslümanca yaşamak, “Müslümanların ilki olmakla emrolunmak;” Sekülarizmin müsaade ve ruhsatıyla değil “özgür iradeyle kazanılmış bir nasip” olduğu unutulmamalıdır.

Kusura bakılmasın, Ermeni ve Yahudi soykırımlarının(!?) Evrensel ve Ulusal bazda “gündem” oluşturmasında; BM Beşlisi`nden ziyade, Ermeni/Yahudi, “Lobi ve Diasporalarının” çabaları vardır.

Vakıa; “çok ve haklı olanlar değil; azınlık olsa da ÖRGÜTLENMİŞ toplumların” etkin olabileceğidir.

Asya, Afrika hatta Ortadoğu`daki “yeniden diriliş ve direnişin” merkezleri; kendi içinde “eski-yeni; medrese mektep; gelenek ile modernizmi” SENTEZLEYEMEDİ. “Irk” ve “mezhepçilik” de işin cabası olunca; “diyaloglar” yerine “çatışmalar” mukadder oldu.

“İşgaller, yenilmişlik hissi, masumiyetin derecesi; düşmanın imkân ve hareket kabiliyeti” gibi gerekçeler; İslami cephelerde ANİ REFLEKS, İFRAT ve TEFRİT`lerin kaynağı olmuştur. Cephelerin “kınama ve eleştirisi” yapılırken bunların gözetilmesi şarttır.

Müslüman Ülkelerin ekserisinde iktidarlar; Emperyalizmin yönlendirdiği yerli işbirlikçilerinin elinde. Bu Maraba yönetimler; İslam`ı temsil eden “kişi ve yapıları; irtica, mürteci, işbirlikçi, terörist..” yafta ve dayatmacı yasalarla sindirip “İslam`ca yaşamayı” zehir edebilmektedirler. Azınlık olan bu türediler, dış güçlerden destek alsalar da asıl güçlerini; “çoğunluk ama örgütlenememiş, örgütlense de BiRLİK oluşturamamış İMANLI`lardan” almaktadırlar.

Kimi İslamî camia ve cepheler; Cihad meydanları ve parlamenter demokratik(!) sistem mücadelelerinde; küfür ve şirki aleni olan güçlerin safında cehd(!?) edebilmekte. Durum; mücahitliğin, taşeron-müteahhitliğe evrilmesi olsa da İnananlar; “İMANLARINI” ve “Ey İman edenler, iman ediniz!” İlahi yasasını sorgulamak zorundadır. 

İslami hareketlerin başarısının anahtarı; çağı kavramış, “İslamî yaşam ve tebliği MESLEK edinecek çekirdek kadroların” yetiştirilmesi; bu kadrolarla üretilen Kur`anî DERMAN`la, mustaz`aflarına varmalarındadır, acilen!

Artık öğrenmiş olmamız lazım; “sadece haklı olmak yetmez; halkla savaşılmaz; halka rağmen de var olunmaz! Acil kazanımların peşine düşmek, ameliyatlık vakalara pansumanla müdahale etmek ölüm getirir!

Ümmetin, bunca dert ve sürünmeden sonra; “Kur`an`ın tanımladığı orta yolu; kardeşliği, tevhidi” kavrayacaklarından ve mutlaka başaracaklarından asla şüphe edilmemelidir.

Bilinmelidir ki Ümmetin hazin manzarası bir kader değil, kesbimizin ürünüdür. Halk mü`min;  MEZARLAR, (halkın yürek sultanları olan “evliya-enbiya şüheda, süleha, gurebâ) mü`min.

Müslüman; “iradesiz, güdülen bir varlık” olmadığına, olamayacağına göre; statükonun “derdi,” Müslüman`ın “dava” ve “dermanı” da bellidir.

Said Halim Paşa, Buhranlarımız; Bedi`üzzaman, Münazarat-Hutbe-i Şamiye; İhlas Risalesi.. gibi eserlerde konuyla ilgili teşhis ve tedaviler sunulmaktadır. Çağımızı tanımak ve ona hazırlanmak şarttır.

Rabbimizin emri: “Fasık habere inanmayın, araştırın... Şeytanın hilesi muhakkak zayıftır… Mü`minler ancak kardeştir… Onlar ki işleri aralarında İSTİŞARE iledir...”  sözleri, İlahî yasalardır; zinhar duyula!! Selam ve derunî dualarımla.