• DOLAR 35.484
  • EURO 36.685
  • ALTIN 3072.63
  • ...

Gazze’de, Ekim’den bu yana bir savaş var. Bu savaşın bir tarafında HAMAS ve İslami Cihad varken, diğer tarafında bütün emperyalist devletler var. Bir tarafta bütün ağır silahlar varken diğer tarafta sadece elle kullanılan basit silahlar var. Bir tarafta uçaklar tanklar ve toplar varken diğer tarafta el yapımı birkaç bin basit füze var. Bir tarafta yüz binlerce asker tam teçhizatlı varken diğer tarafta tünellerden başını çıkaramayan birkaç on bin kişilik kuvvet var. Bir tarafta en lüks konfor varken diğer tarafta açlık, susuzluk ve evsizlik var. Bir tarafta var da var, diğer tarafta yok da yok.

Şimdi bu tabloya bakıp bu iki güç arasında çıkacak bir savaşın sonu belli değil mi? Elbette insan aklına göre sonuç belli ve de kaçınılmaz olacaktır. Ama insan aklının hesap etmediği bir mesele var ki o da hiçbir gücün kıramadığı Allah’a olan derin bağlılık, bu bağlılığın verdiği güç ve kuvvettir. Savaşta her şeyin maddi güç olmadığını, iman gücünün de lazım olduğunu, derin bir iman gücüne sahip olan nice az toplulukların, çok olanlara galip geldiğini tarih bize göstermiştir ve bir daha gösterdi. Elhamdülillah.

Gazze’li mücahitlerin ve halkın gösterdiği bu iman, sabır, sebat ve mücadele azmi, yirmi birinci yüzyılda tekrar bir ayetin tefsirine ve yeniden inmesine vesile oldu.

Allah öyle bir şey bize gösterdi ki, ancak bu kadar olurdu. Önce bütün insanların ellerini oradan çekti. Koca koca devletler, milyonlarca taraftarlar, binlerce gönüllüler olmasına rağmen kimse oraya bir şey yapamadı. Böylece orası izole oldu. Bu savaşın sonunda kazanılan zaferin Allah’ın yardımından başka bütün yolları kesildi. Kulların yardımını kesti. Yoksa bu işi sulandırıp bozacak çok kişi ve kurum vardı. Ama şimdi kimse buna ortak olamıyor. Ancak Allah’a olan derin bağlılığın verdiği bir güç ve kuvvet ile savaşı kazandılar. Dolayısıyla bu yüzyılda tekrardan bir mucizeyi bize yaşattılar. Düşman da teslim olmak zorunda kaldı. Bu Müslümanları yenemeyeceğini itiraf etti. Onların öne sürdüğü anlaşma maddelerini kabul ettiler. Bu zilleti onlara yaşatan Allah’a hamdolsun.

O zaman haydi ey Müslümanlar, izzetli bir nesil yetiştirmeye! Bu işin bir tarafı elbette maddi çalışmaya dayanıyor. Bunu inkar edemeyiz. Ama asıl iş maneviyata bakıyor. Bir kez daha Allah bunu bize gösterdi. Mesele maddiyattan çok maneviyattır. Mesele imanlı, ihlaslı nesiller yetiştirmektir. Nice az toplulukların Allah’ın yardımıyla çok toplulukları yendiğini bir kez daha gördük. O zaman Allah’ın yardımını hak edecek nesiller yetiştirmek en büyük gayemiz olmalıdır. Gerisi zaten bellidir. Allah’ın yardım ettiğini yenecek hiçbir güç yoktur.

Önce biz kendi görevimizi yapalım. Allah’ın işine karışmayalım. Çünkü Allah’ın kanunu bellidir. Şartlar yerine geldiğinde kanun işlemeye başlar. Gazze savaşı ile bunu bir kez daha görmüş olduk. Biz bize düşeni yapalım, elbette Allah her şeye kadirdir. “Nasrun minellahi ve fethun qarib.”