• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İslam'a göre, iki nefsin izdivacı ile kurulan aile hayatı, salt nefsi teskin etmek ve şehevi arzuları tatmin etmek için değildir. Sadece erkek ile kadın birbirlerini tamamlasınlar, birbirlerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidersinler, helal yoldan dünyevi zevklerini tatsınlar ve huzura kavuşsunlar diye de değildir.

Elbette bütün bu saydıklarımız birer amaçtır ve önemlidir. Ama bunların ötesinde asil bir amaç daha vardır ki o olmadan bütün bunlar anlamsız kalır. İşte o asil amaç insan neslinin çoğalmasıdır. İslam'da bütün bunlar için evlilik teşvik edilir. Ama bunlarla münhasır değildir. Ailenin esas sebep ve hikmetlerinden belki en önemlisi neslin idamesidir, çocuk dünyaya getirmek ve yetiştirmektir.

Ümmetin sayıca ve keyfiyetçe çoğalıp güçlenmesi için evlilik şarttır. Dünyada gereksiz ve hikmetsiz hiçbir birliktelik, hiçbir ittifak yoktur. Zira dünya hikmetler dünyası ve sebepler âlemidir. Ne gökten elma yağar ne kuru yerden bitki biter ne de yer insan doğurur. Meyve için ağaç dikmeye, çocuk için evlenmeye ihtiyaç vardır.

İnsanlar, bu İlahi kanuna uydukları, yani meşru dairede evlendikleri takdirde, nasiplerinde de varsa, kendilerine çocuk ikram edilir. Dünyaya gönderilen ve hiçbir şey bilmeyen bu minnacık misafirin emrine, Allah celle celaluh, onun anne ve babasını hizmetçi kılıyor. Bu küçük insanın bakım ve hizmeti için ona hizmet etmenin zevkini onlara veriyor.

Çocuk, ebeveyni için bir lütuftur. Onlar, Allah'ın bu narin, nazlı ve sevimli yaratığına yaptıkları hizmetlerinden dolayı mutlu oluyorlar. Küçük çocuk, eve ve aileye huzur ve neşe katıyor, ailenin temellerini sağlamlaştırıyor. Bununla birlikte, çocuklarına baktıkları, yedirip içirdikleri için ebeveyne bunlar sadaka oluyor, anne-baba bu yüzden sevap kazanıyorlar.

Hayatında bir tek ihtiyaç sahibinin dahi yüzünü güldürmemiş en cimri bir insan bile, çocuklarına yaptığı masraflardan dolayı sadaka sevabına nail olur. Hakeza ona verdiği İslami terbiye, edep ve eğitimden dolayı bu dünya hayatında vazifesinin ne olduğunu güzelce anlattıkları takdirde tebliğ ve irşad şerefinden hisse sahibi olurlar.

Anne-baba büyüttükleri salih çocuğun bir ömür boyu işleyeceği bütün güzel amellerinden pay alırlar, sevabına ortak olurlar. Hayırlı evlat yetiştiren anne-babanın, öldükten sonra da sürekli akan bir kaynak misali ölümlerinden sonra da amel defterlerine sevap yazılmaya devam edecektir. 

Diğer yönüyle de çocuk, dünyada bir imtihan vesilesidir. Zira ebeveyni o İlahi emanete Rabbini güzelce tanıtmadıkları, terbiyesine yeterince dikkat etmedikleri takdirde, onun işleyeceği günahlardan sorumlu tutulacaktır. Yine, onun dünyevi mutluluğu adına, bazen kendi ahiretlerini tehlikeye atıp meşru olmayan kazanç yollarına teşebbüs etmelerinden dolayı evlâtla sınavı kaybedebilir:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı insanlar ve taşlardır." (Tahrim, 6)

"Doğrusu, mallarınız ve evlâtlarınız sizin için bir imtihandır." (Teğabün: 15)

Her konuda olduğu gibi, bu konuda da aile yönetimi ve çocuk yetiştirme konusunda da yegâne örneğimiz olan Allah Resulü sallellahu aleyhi vesellemin meşhur hadisi şerifleridir:

"Hepiniz çobansınız ve hepiniz gütmekte olduğunuz (idare ettiğiniz kişilerin hak ve hukuklarından) sorumlusunuz." (Buhari, Cuma 11; Müslim, İmare 20)

Sonuç olarak inançlar, değerler, gelenekler ve iyi alışkanlıklar, daha çok aile içinde kazanılır. Çünkü çocuğun şahsiyet kazandığı devre, aile içinde geçirdiği devredir. Onun en çok sevdiği, inandığı, güvendiği ve özendiği ideal tip, anne ve babadır. Sağlam bir iman ve ahlâk düzeninin hâkim olduğu ailenin çocuklarına verdiğini hiçbir okul ve kurum veremez.