• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın önemli isimlerinden Salih el-Aruri’nin Beyrut’ta terörist bir saldırıyla şehid edilmesi, Gazze savaşının farklı boyutlarıyla çevreye yayılması ihtimalini güçlendirdi.

HAMAS’ın takas görüşmelerini durdurduğunu açıklaması, Türkiye’de gerçekleştirilen MOSSAD operasyonu, Netanyahu için de yeni bir sıkıntılı sürecin başlayacağının işaretleri olarak okunabilir.

Evet, bu HAMAS’ın ilk kez karşılaştığı bir üst düzey suikast değil.

Daha önce hareketin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin ve sonraki lideri Abdulaziz Rantisi, şehid edilmiş; ama bu olaylar HAMAS’ın daha da güçlenmesini sağlamış ve işgalci terörist Gazze’den çekilmek zorunda kalmıştı.

İşgalci teröristin suikastleri bunlarla sınırlı değil elbette.

2002’de Kassam komutanı Salah Şehade ve tüm ailesi evinin uçaklarla bombalanması sonucu şehid oldu.

2003’te birkaç ay arayla HAMAS’ın önemli fikir adamlarından Şeyh İbrahim el Mukadime ve mühendis İsmail Ebu Şenneb şehid edildi.

2009 Furkan Savaşında İslami Direniş mücahidlerinin hocalarından Şeyh Nizar Reyyan ve Gazze Hükümeti bakanı Said Siyam şehid edildi.

2012’de “Direnişin Genelkurmay başkanı” Ahmed Caberi ismi şehidlerin arasına yazıldı.

Özellikle son yirmi yıl şunu net olarak ortaya koydu: İslam Dünyasında “Lider yetiştirme” konusunda HAMAS’tan daha başarılı bir hareket yok! İşgalci siyonist çete, hareketi, liderlerini şehid ederek güçsüzleştireceğini, hatta ortadan kaldırabileceğini düşünüyor; ama her şehadet direnişe can veriyor ve daha bir azimle Aksa’nın kurtuluşu için yürüyorlar.

Gazze’yi tüm olarak bir “Şehadet mektebi”ne dönüştüren Şeyh Ahmed Yasin “Ümmete mektub”unda içimizi ürperten şu ifadeleri kullanmıştı:

“Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!”

Şehid Şeyh Ahmed Yasin’den sonra hareketin başına geçen Abdulaziz Rantisi, şehadetinden 2 gün önce verdiği röportajda şehadet tercihini şu sözlerle ifade etmişti:

"Ölüme burun kıvıracağımızı mı sanıyorlar? Kanserle de olsa, kalp krizinden de olsa ya da bir Apachi helikopterinin füzesi ile de olsa ölüm ölümdür. Nasıl gelirse gelsin hepimiz öleceğiz ve hepimiz o günü bekliyoruz. Kalp kriziyle gelmiş, Apachi füzesiyle gelmiş hiç bir farkı yok. Ama ben Apachi ile gelecek olan ölümü tercih ediyorum."

Ve Salih el-Aruri…

Şehid Şeyh Ahmed Yasin’in şehadet mektebinin öğrencilerinden biri…

Siyonist terör rejimi ve destekçisi tarafından “en çok arananlar” listesindeydi.

Salih el-Aruri son anına kadar çalıştı; ama içindeki şehadet aşkını hep diri tuttu.

Ahdine sadık bir yiğidin şu sözlerini hiç unutmayalım:

"Bu yaşıma kadar gelebileceğimi zaten düşünmüyordum. En büyük arzum bu kadar yaşadık, bunu şehadetle süsleyerek Rabbime gitmektir. Zamanlar ve çağlar Allah'ın elindedir.

Şehit olarak Allah'a kavuşmak ve hayatımızı sonlandırmak; umduğumuz en büyük zaferdir. Ben şehadeti arıyorum."

Şehadeti mübarek olsun ve Rabbim onun akan kanını Aksa’nın özgürlüğüne vesile kılsın.

Yazarın Diğer Yazıları