• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Aslında Ramazan; musiki, eğlence, gülmece ve güldürmece ayı değildir. Bel`amların “gezi”nerek bilmem hangi meydanda iftar sofralarının ucuz reklamını, oruçsuz bir ayyaşın oruç açma duası yaparak dalgasını, Allah`ın ahlaki emirlerinden nasiplenmemiş kadınların elinde mikrofonlarıyla din istismarı yapmasını kendi bünyesinde asla barındırmaz…

Yine bu mübarek ayın asla kabul etmeyeceği, ciddiye bile almayacağı birtakım acayiplikler vardır…

Ramazan`ı vesile kılarak İslam`a ısınanları değil de Ramazan Müslümanlığının diğer aylarda münafıklığa kayması sonucu yüzlerce ölü ruh ve yaralıların olması, kendi azizliğinden bir şey kaybettirmez. Zalimlik ve barbarlık katlanarak devam etse de kalpler hiç düşünülmeden kırılsa da canlar hiç acınmaksızın yakılsa da o, kendi rahmet esintisinden asla ödün vermez…

Aslında Ramazan; “nasıl geçiyor?” diye başlayan meraklı sorulara cümleler dolusu cevap veren, isyan eden, oflayıp poflayıp etrafına negatif enerjiler yayıp halden düşenlerin ayı değildir.

Yine bu ay, ezanı spor programları eşliğinde bekleyen, muhtaçları duyup ah-vah çektiği halde cebindeki akrebi beslemeye devam edenlerin ve bu mağfiret yağmurlarında ıslanmak yerine, günahlarına günah katıp kardeşlerinin etini yiyen gıybetçilerin ayı da değildir…

Aslında Ramazan; kadınlı-erkekli, gösterişli, görkemli iftar sofralarından uzak mı uzaktır…

Evet, kapısı herkese açıktır ama o kapıyı kötü emellerine alet etmeye kalkışanların yüzüne kapanmayı da bilendir.

Ne ilginçtir ki bu ayda fakirleri doyurmak hedeflenirken, fakirlerden başka herkes yiyor, içiyor! Hatta oruç tutmayanlar iftara davet ediliyor. “Ben geçen Ramazan falanı çağırmıştım ama o beni çağırmadı” dargınlıkları baş gösteriyor…

Ne tuhaftır ki, rahmet ayı zahmet ayı oluveriyor. Bir kadın bu ayda nazil olmuş Kur`an`ı anlamayı bir an olsun aklından geçirmezken, yemek tarifleriyle ve saatlerini ayırdığı mutfak mesaisiyle Ramazan ruhunu kendi ruhunda heder ediyor.

Ne acıdır ki, “kontrol ayı” olması gereken şu günler “Acaba ibadi yaşamımda bir ilerleme var mı, Rabbimle aramı iyi ettim mi? Onu razı ettim mi? Huşu ile namaz kılmayı becerebildim mi? Oruç nefsimin tüm isteklerine karşı bir kalkan gibi beni sardı mı?” telaşından bihaber akıp gidiyor…

Aslında Ramazan toparlanma ayıdır. Eğer tek bir secdeyi dahi huşu ile Rabbin katına gönderemediysek yazıklar olsun, kaybettik.

Sadece biz orucu değil, oruç bizi ıslah niyetine her türlü kötülüğe karşı “tutmadıysa” yazıklar olsun, kaybettik.

Eğer bu ayda kendimizi affettirmeyi beceremediysek, nimetin en fazla kıymet bilindiği şu demlerde nimetin şükrünü aklımızdan geçirmediysek ve Resulullah`ın “burnu sürtünsün” dediği bahtsızlardan olduysak; yazıklar olsun, kaybettik.

Ahlaki yaşantımızda bir değişiklik yapmadıysak, hayâmıza hayâ, ihlâsımıza ihlâs, hizmetimize hizmet katmadıysak yazıklar olsun, kaybettik.

Ve eğer bir kitap dahi bitirmediysek, bilgimize bilgi katmayıp aynı tonda ve seviyede kalmışsak, biz böylesine aciz ve günahkâr iken bizleri muhatap alıp kelamını gönderen Allah`ın emir ve yasaklarını anlama, yaşama konusunda adım atmadıysak, geçmişimizi düşünüp günahlarımıza ağlamadıysak yazıklar olsun, kaybettik…

Aslında Ramazan öze dönüş`ün başlangıç ve vesilesidir. Kendimize gelme ve bunu diğer aylara yayma zamanıdır. Allah ile olan irtibatı sağlamlaştırma, O`nun ipine sımsıkı sarılma ayıdır…

Gırgır, şamata, tiyatro, gösteri, müzik konserleri ve festivaller ayı değildir!
Doğruya ve hakikate teslim olup onda fena olmak, samimiyet ve “ciddiyet” gerektirir…

Aslında Ramazan, aslımıza dönüştür…

En Emin Olan`a emanet olun. Vesselam veddua…