1883 senesinde, Lazkiye'nin 30 km güneyinde yer alan Cebele kasabasında yoksul bir evde dünyaya gözlerini açtı Muhammed İzzeddin. Doğduğu topraklardaki halk, hürriyete aşıktı. Zira Batılı sömürgecilerin topraklarını genişletmeye başladığı dönemde olmalarına rağmen henüz ne Fransız ne İngiliz askerleri onların beldesine uğramıştı. İslam Dünyasının önemli merkezlerinden biri olan Mısır, İzzeddin el Kassam daha dünyaya gelmeden bir sene önce müstemleke (sömürgeci) İngilizler tarafından işgal edilmişti. İskenderiye ve Kahire sokaklarında İngiliz askerleri dolaşıyordu artık. Emperyalist ve Siyonistlerin uykusunu kaçıracak bir güneş doğuyordu Cebele'de. Bir güneş doğuyordu Suriye'de, bir güneş Lazkiye'de, bir güneş doğuyordu Kudüs ve Gazze'de. Atide temellerini atacağı ve gasıp Siyonistlere dünyayı dar edecek, Muhammed ismine layık, İslam'ın şerefli evladı doğuyordu ülkemde…
Yıl, 1516 senesini gösterirken Memluklar Osmanlı Ordusuna yenilmiş ve Suriye Osmanlı topraklarına katılmıştı. Suriye'nin Osmanlının bir parçası olmasının üzerinden neredeyse dört asır geçmişti. Kassam Tugaylarının kurucusu Muhammed İzzeddin'in babası Abdulkadir Bey, Kadiriyye tarikatına bağlı öncü şahsiyetlerdendi. Aile, uzun yıllar evvel Irak'tan gelerek Lazkiye kıyısındaki Cebele'ye yerleşmişti. Tarih boyunca zengin nehirleri ve temiz su kuyularıyla meşhur bir beldeydi Cebele. İzzeddin'in doğumuyla şereflenen güzelim belde, Kudüs'e sadece 250 km mesafedeydi. İslami terbiyeyle büyüyen Muhammed İzzeddin, babasının teşvik ve telkiniyle erken yaşlarda ilim ve zikir meclislerinde bulunup ilmi sevmeye başlamıştı.
Abdulkadir Efendi, Hz. Peygamber'in (s.a.v) hayatını örnek alıyor, O'nun sünnetine uyarak yaşamaya azami dikkat gösteriyordu. Harcamalarında israftan kaçınıp arta kalan paralarını Müslümanlarla paylaşıyordu. Zira almaktan ziyade vermek Abdulkadir Efendi'nin hayat felsefesi haline gelmişti. Kadiriyye tarikatının ileri gelenlerinden olmasına karşın kimse karşısında büyüklenmez, kimseyi hor görmezdi. Şer'i ilimler konusunda sahip olduğu yüksek bilgisi bir yana, mütevazı karakteriyle de çok sevilen birisiydi Cebele'de. İşte İzzeddin el Kassam böyle bir hanede doğdu, Gazze'de yıllar sonra kurulan HAMAS ve direniş eksenine ilham kaynağı ve pusula oldu.
Muhammed İzzeddin, babasından aldığı ilk eğitimin ardından Cebele'nin ileri gelen şahsiyetlerinden iki farklı hocadan tefsir, hadis ve fıkıh dersleri almaya başlamıştı artık. Bunlardan Şeyh Salim Tayyar, o vakitler Cebele'nin en büyük alimlerinden birisiydi ve İzzeddin'deki cevheri fark etmişti. Kur'an-ı Kerim'i kusursuz okumasının yanında güçlü idraki ve ezber kabiliyetiyle devrin hocalarının dikkatini çekiyordu. Aynı cevheri, ders aldığı hocalar dışında Şeyh Ahmed Ervadi de ilk görüşte fark edecekti. Bu çocuğun ünü, ileride Cebele sınırları dışına taşacak ve büyük bir alim olacaktı.
Muhammed İzzeddin, Cebele'de ilimden nasibini alabildiği kadar almıştı. Artık onun için karar vermenin zamanı gelmişti. İcabında Şam'a gidebilir ve Emevi Cami'ndeki ders halkalarına katılabilirdi. Fakat buranın eski cazibesinin kalmadığını bildiği için dönemin en meşhur ilim merkezi sayılan Ezher Medrese'sine yani Mısır'a gitmek istiyordu. Kahire, Cebele'den oldukça uzaktı. Elbette Şam kadar yakın değildi. İzzeddin'in neredeyse 2600 km yol gitmesi gerekiyordu. İlk kez bu kadar uzak bir diyara seyahat edecekti. Rıhle adı verilen ilim yolculuğuna çıkmak için sabırsızlanıyordu.
Şimdiye kadar sayısız hikaye dinlemişti bu konuda. 11. Yüzyılda Nişabur'da doğan Abdulgafur el Farisi, Gazne ve Hindistan'a kadar seyahat etmişti. 12.Yüzyılın büyük alimlerinden Abdullatif el Bağdadi de Bağdat'tan kalkarak Şam, Kudüs, Musul ve Kahire'ye kadar gitmemiş miydi? Meşhur ulemadan Taberi, henüz 12 yaşındayken ilk ilim seyahatine çıkmıştı. İzzeddin henüz 14 yaşındayken Ezher'e geldiğinde, Mısır bir asırlık bir direnişe şahitlik ediyordu. (…devam edecek.)