• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

Filistin, 20. yüzyılın başlarından itibaren bir işgal değil, iki işgal yaşadı: Zihinlerin işgali ve toprak işgali. Filistin’de zihinlerin işgali, toprakların işgalinden önce başladı.

Yahudiler, örgütlü bir şekilde Filistin’e yerleşirken ve Filistin’e yerleşen Yahudiler, örgütlenip Filistinlileri Filistin’den çıkarma planı yaparken 1923’te Filistin Komünist Partisi’ni kurdular.

Çarşamba günü yayımlanan “Sosyalist Aldanma İslâmî Zafer” başlıklı analizde anlattığım üzere, Komünist Parti, başta seküler bir yurtsever ve sosyalist parti görünümündeydi. “Filistin, Filistinlilerindir” iddiasındaydı. Yani Filistin’de o gün mevcut Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar, seküler bir zeminde buluşup Marks ve Lenin’in eteklerine tutunarak birlikte hareket edecekler ve daha fazla Yahudi’nin Filistin’e yerleşmesinin önüne geçeceklerdi.

Oysa partini görünmeyen gayesi Filistin gençliğini sosyalistleştirerek inanç ve düşüncede Filistin zemininden tehcir etmekti.

O günlerden sonra siyonist çeteler, Filistin köy ve kasabalarına saldırıp halkı yerlerinden ederken Komünist Parti’deki Yahudiler de Filistin gençlerinin zihinlerine hücum edip onları inanç ve düşüncede konumlarından ediyorlardı.

Binlerce yıldır köy ve kasabalarında yerleşik, el-Aksâ komşuları olan Filistinliler, siyonist çetelerin silahlı saldırılarıyla yerlerinden olup el-Aksâ’dan uzaklaşırken Komünist Yahudiler de Filistin gençlerinin zihinlerini el-Aksâ sevgisinden uzaklaştırıyorlardı.

Siyonist çeteler, Filistinlilerin köy ve kasabalarına yerleşirken Komünist Parti’nin Yahudi yazar çizerleri de Filistinli gençlerine zihin ve kalplerine yerleşiyorlardı. Bu perde altında örgütlenen, dayanışan, aynı stratejiye hizmet eden, paralel yol alan iki tehcir ve işgaldir. İslam aleminde bunun pek çok benzerinden söz edilebilir ama Filistin’deki en bariz misalidir.

İslâmî hareket, Şeyh Ahmed Yasin ve HAMAS, mücadelesi boyunca bu iki işgale aynı anda cihad etmek durumunda kaldı. Onlar, Filistin gençlerini bir rehineyi kurtarır gibi sosyalistlerin elinden kurtarmak için çalıştılar. Sonraki nesillerin de sosyalistlere rehin düşmemesi için çırpınıp durdular.

Bu cihadları sayesinde Filistinli gençlerden bir grubu kurtarmayı ve buluşturmayı başardılar. Böylece toprak istilasına karşı savaşmak için ilk insan unsuruna kavuştular.

Ne var ki sosyalizm, bütün dünyada olduğu gibi Filistin’de de ardında “liberal” artıklar bıraktı. Mahmud Abbas gibi artıklar… İstilacılar, nasıl ki istila altındaki Askalân’ı siyonist bir zemin hâline getirmişlerse zihinsel istila altındaki bu tipler de siyonist bir zemin niteliğindedir.

Buna rağmen HAMAS, kalplere kuşkular düşürüp iç dünyaları karartmamak için ihanet edebiyatı yapmıyor. Katkı vereni dillendirirken zarar vereni toplumun vicdanına bırakıyor.

Hareket oluşum aşamasında iken hainleri tarif daha çok öne çıkmak durumunda ama hareket başladıktan sonra artık, doğru eylemler, yanlış tutumları teşhir eder.

Bugün HAMAS’ın ve diğer direniş gruplarının doğru eylemleri, Abbas ve benzerlerinin yanlış tutumlarını teşhir edecek kadar gözler önündedir. Salih amellerin nuru, yanlış yerde olanların kararmış putlarını gösterecek kadar güçlüdür.

Allah’ın izniyle direniş devam ettikçe er veya geç hem toprak istiladan kurtulacak hem zihinler. Şu an için direniş, genç Filistinlilerin zihinlerini cezp ediyor, dolayısıyla eskisi kadar anlatmaya gerek kalmadan gençler HAMAS’ın tarafına geçiyor.

Yarın bu gençlik hakikatle buluştuğunda biz hem içeride hem dışarıda bambaşka bir Filistin ruhu bulacağız.

Belki Filistinliler, sadece Filistin’deki eylemlerle değil, peygamberler yurdunun varisleri olmakla, dağıldıkları yeryüzünde bütün insanlık için, yaşamları ve sözleriyle kılavuz olacaklar, insanlığın imamı konumuna çıkacaklar.

Bu sayede bizim zihinlerimiz de istiladan kurtulacak, siyonist, dün “Z Kuşağı” deyip şekillendirmeye çalıştığı “yeni jenerasyon” karşısında neye uğradığını şaşıracak, “yeni jenerasyon” siyonistten ne kadar nefret ederse hakikate o kadar yaklaşacaktır.