• DOLAR 32.34
  • EURO 34.879
  • ALTIN 2393.529
  • ...

Adana'da 2013'den beridir her yıl düzenli olarak Portakal Çiçeği Festivali yapılıyor. Ve her yapıldığında trafiği dahi kilitleyecek şekilde şehrin en önemli noktalarını işgal ediyor.

Yurdumun bir tarafında çirkefliğin en dibe vurduğu bir festival yapılırken ve bu festivallerde anlatmakla bitmeyecek çirkeflikte eğlenceler icra edilirken, diğer tarafında yani Bursa'da bir okul müdürü okulunda kız ve erkek çocuklarını ayrı sıralarda oturtma özgürlüğünü kullandığı için görevden alınıyor. Hiç sona ermeyen buna benzer tablolar kimler tarafından yönetiliyoruz sorusunu sormayı biz Müslümanlara zorunlu kılıyor.

Sahi kendi kültürümüzün, ahlakımızın, değerlerimizin altını oyan girişimlere onay veren Kültür Bakanını kim atamıştı? Pedagojik olarak doğru bir karar alan Okul müdürünü görevden attıran Milli Eğitim Bakanı “kimin bakanıydı?”

Buna 20 yılın sonundaki kokuşmuşluk mu denir, zihinsel bir dönüşüm mü denir, ya da biz farkında olmadan iplerin CHP'nin elinde olması mı denir. Ne denirse densin, bu durum Müslüman bir toplumun AK Partinin eliyle ahlaken tükendiği gerçeğini değiştirmez.

Bir Ülkenin Kültür Bakanı, o ülkenin kültürünü ve sanatını yaşatmakla, korumakla, tanıtmakla görevlidir. Bizler binlerce yıllık kültür ve medeniyet mirasının üzerinde yatan bir millet iken, çocuklarımızın bu mirastan haberleri bile yok.

 Ecnebilerin Kültürü bizzat Bakanlığımızın onayıyla yapılan faaliyetlerle topluma pompalanıyor. Bir bakıyorsunuz kültür-sanat adına akla ziyan ritüellerini sergileyen pedofili bir satanist çağırılıyor.

Bir bakıyorsunuz gayri ahlaki hayatıyla meşhur olan birine 'Türkiye'ye ilham veren genç' ödülü verilerek çocuklarımıza rol model olarak gösteriliyor.

Türkiye'yi tanıtan bir reklam filminde Amerika'yı aratmayan görseller ve eğlence şekilleriyle Ülke bambaşka bir şekilde tanıtılıyor.

 Yazık, çok yazık!

 Artık yer açın bize...

Yer açın toplum sizin elinizle iyice bataklığa saplanmadan.

Bu kadar vebal size yeter de artar bile.

Pazar günü Adana'daki festivalin yaklaşık bir km yakınlarındaki durakta inmek durumunda kaldım.

Akşam üstüydü. İstikametime doğru yürürken akın akın yaşlı, genç binlerce insanın Festivalden caddelere doğru bir kum gibi dağıldıklarını gördüm.

Bu kadar katılımdan dolayı gözlerime inanamadım. Kalabalığın içinde başı sarıklı uzun elbiseli nineleri, dedeleri, başörtülüleri de görünce yüreğim ağladı.

Gözlerime inanamadım. Onların da bedenleri boyalı, yarıdan fazlası çıplak insanların dans ve gösterilerini izlemiş olmalarını kabullenemedim.

Kafasına festivalde satılan taçları takan insanları durdurup sormak istedim. “Niye gittiniz, nasıl izleyebildiniz?” diye. Fakat soramadım, çünkü bunları düşünürken sorunun cevabı beliriverdi zihnimde. Bir Ak Parti iktidarlığında medyanın beslediği, eğitim sisteminin yonttuğu toplumun geldiği noktadaydık...

Akşama kadar medya karşısında ahlaksızlık bombardımanına maruz kalan, ahlaksızlığı izleye izleye o ortamda bulunmayı da normal gören bir millet olmuştuk. Erdemden yoksun bir Eğitim Sisteminin ezber yaptıra yaptıra fazileti, düşünmeyi ve ayırt etme yeteneğini çaldığı bir millete dönmüştük. Yerimde Bediüzzaman olsaydı binlerce gözüyle ağladı herhalde bu içler acısı tabloya...

Çocuklarımız eğitim sisteminin elinde düşünemeyen, aileye, sosyal hayata adapte olamayan, dikkati dağınık çocuklara dönüyorlar gözlerimizin önünde. Sarkacın bir tarafı bu iken diğer tarafı da ahlaklarının yontulması.

Karma eğitim yetmiyormuş gibi bir de ilkokulda karşı cinsleriyle aynı sırada oturmaya zorlanıyorlar. Hayâ duyguları uygulamalı olarak sabote ediliyor. Hâlbuki azgın azınlığın dışında hangi anne baba kızlarının erkek çocuklarıyla oynamasını, yan yana oturmasını, yakınlaşmasını tasvip eder? Maalesef ki gelinen nokta gösteriyor ki dayatmacı ve saldırgan azınlığın tercihleri, toplumun çoğunluğunun anlayışına tercih ediliyor.

 Kızlarımın her biri ilkokula başladığında bu sorundan dolayı mutlaka öğretmenleriyle görüşmüşümdür. Bir erkekle yan yana oturtulduklarında yüzünü ekşiterek, ağlamaklı bir ses tonuyla 'Anne biliyor musun bugün ne oldu? Öğretmen beni ve diğer kızları erkeklerle yan yana oturttu. Ben oturmak istemiyorum' şeklinde rahatsızlığını dile getirmişlerdir. Erkekle oturduğu için rahatsız olan, o erkeğe değmemek için sürekli sıranın en sonuna doğru kayan, sakınan, çekinen kız çocuklarımıza bu zulmü reva görmek akıl karı değil. Oysa eğitimdeki kurallar verimi arttırıcı ve odaklanmayı sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekir.

Hâsılı kelam dört bir taraftan ahlaksızlıkların taarruzu ve tahakkümü altında çırpınıyoruz. Ne medya bizim, ne eğitim sistemi, ne de bizi temsil ettiğini söyleyen Bakanlar bizim.

Sonumuzu hayreyle Rabbim, biz Müslümanlara selamet kapıları aç. Senin rızan için yola çıkan Hak kervanını yardımsız bırakma. Bizi kendi yolunda yaşat ve öldür... Amin.