• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Bize biri bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırıyor muyuz? Haberin doğruluğunu teyit ediyor muyuz? Yoksa haber gelir gelmez haberin doğruluğuna inanıp söz ve davranışlarımızla hemen eyleme mi geçiyoruz?

Sosyal medyanın çok yaygınlaştığı günümüz şartlarında nice haber, yazı veya paylaşımı görür, duyar veya okuruz. Çoğu zaman haberin kaynağını araştırmaz, doğruluğunu teyit etmez, tahkikini yapmadan o habere inanır, beğenir ve biz de paylaşırız. Bazen hakkında haberi işittiğimiz kişi veya kişiler ile ilgili kalbimizde bir kin, bir adavet oluşur, kötü bir zanna kapılırız. Haberin yanlış olabileceğini düşünmez, haberi getirenin haberi duyar duymaz veya görür görmez paylaştığını aklımıza getirmeyiz. Haliyle yanlış karar verir, bazen de geri dönüşü olmayan bir işin altına imza atarız. Birilerine yıllarca o yanlış haberden dolayı düşmanlık eder, aleyhinde konuşur, dedikodusunu yaparız.

Gelen bir haberi tahkik etmeden zanda bulunma, konuşup eyleme geçme, sadece sosyal medyada değil günlük hayatımızda da çokça karşılaştığımız bir durumdur. Toplumdaki birçok küskünlüğün, kırgınlığın, ayrılığın ve düşmanlığın temelinde yanlış bir haber olduğu söylenebilir.

Resulullah (s.a.s.) Velid bin Ukbe bin Ebi Mua’yt’ı, Benu Mustalik kabilesi Müslüman olduktan sonra zekâtlarını toplamak üzere gönderdi. Kabile onun geleceğini duyunca, Resulullah’ın (s.a.s.) emrine saygı için karşılamaya çıktılar. Şeytan Velid’e kendisini öldürmek için çıktıları vesveseni verdi ve korkarak geri döndü ve Allah Resulüne: “Benu Mustalik zekâtlarını vermedi ve beni öldürmek istedi” dedi. Resulullah (s.a.s.) onların üzerine bir birlik çıkarmayı düşündü. Kabile, Velid’in geri dönüşünü duyunca Allah Resulü’ne (s.a.s.) geldiler ve: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.s.) senin elçinin geri döndüğünü duyduk. Onda bize kızdığına dair bir mektubun olmasından korktuk. Allah ve Resulü’nün (s.a.s) gazabını üstümüze çekmekten Allah’a sığınırız” dediler.

Resûlullah (s.a.s.) fevri herhangi bir harekette bulunmadı, acele davranıp karar vermedi.  Hâlid b. Velîd’i (r.a.) çağırdı ve: “Gizlice bu kavme git ve kendilerine yanaş ve onları gözle, iman ehli olduklarını görürsen zekâtlarını al, aksi takdirde kâfirlere karşı yaptığını onlara karşı da yaparsın ” emrini verdi. Hâlit (r.a.) yanındakilerle birlikte akşam güneşi batmaya yakın bu kabilenin yakınlarına kadar sokulup namaz vaktini bekledi. Akşam ve yatsı namazı için ezan okuyup namaz kıldıklarını gördü. Onlardan hayır ve itaattan başka bir şey görmedi. Zekâtlarını toplayıp geri döndü. Bunun üzerine Allah (c.c.):

“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa düşmanlık edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” Hucurat süresi altıncı ayetini indirdi.

Velid’in getirmiş olduğu haber tahkik edilmemiş olsa belki de yanlış yere kimi Müslümanların kanına girilmiş olacaktı. Hz. Peygamber (s.a.s.) her konuda örnek olduğu gibi haberin tahkik edilmesinden sonra davranılması hususunda da bizim için örnektir. Müminlerin her daim örnek alması gereken bir ilkedir. Hele hele hakkında haberi duyduğumuz bir mümin veya mümine ise daha dikkatli olmak ve haber kesinleşmeden yanlış bir şey söylemekten uzak durmak gerekiyor.

Allah, doğruluğunu teyit etmeden konuşan veya davrananlardan eylemesin.