• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

“Öğüt ver, muhakkak öğüt müminlere fayda verir” (Zâriyât, 50/55) buyruğu gereği namazlardan önce veya sonra camide vaaz ederiz. Kimi zaman taziyelerde ve müsait olan yerlerde öğüt ve nasihatte bulunuruz. Bazen bir âyet okur, manasını verir, bazen bir hadis okur kısa bir şerhini yapar, bazen bir kıssa ve hikâyecik anlatarak üzerinde kısa yorumlar yapar, bu şekilde orada hazır olanlara fayda vermeye çalışırız.

Ne yazık ki camilerde, taziye evi ve buna benzer ekseriyet yerlerde çoğunlukla dinleyenler yaşlıdır. Aralarında bazen gençler de vardır. Allah birçok âyette, vaaz, öğüt ve nasihatte bulunmayı bize tavsiye etmiş, öğüt ve nasihatten mutlaka faydalananların olacağını buyurmuştur. Örneğin Âlâ sûresinde: “Öyleyse öğüt ver, öğüt mutlaka fayda sağlar. Allah’tan korkan öğüt alacaktır. Ebedi mutluluktan nasibi olmayan ondan uzak duracak. İşte o büyük ateşe girecek olandır” (Âlâ, 87/9-12) buyurmaktadır.

Vaaz, öğüt ve nasihatin fayda vereceği bir hakikattir. İnsanların toplandığı mekânlar bunun için bir fırsattır ve bu fırsatları, insanları sıkmadan fazla uzatmadan, karşıdaki kitleyi de muhatap alarak yapmak herkesin üzerinde olmasa da birilerinin üzerinde mutlaka etkisini gösterecektir.

Ne hazindir ki yaşlı kimi seydamız, verdikleri vaaz ve nasihatin çok etki etmediğini görme etkisi ile genç ve bu işi yapmaya hevesli olanları teşvik ve takdir edecekken, destek verip yol verecekken: “Biz çok anlattık, her şeyi anlattık, insanlar dinlemiyor, onlara hiçbir şey etki etmiyor. Onlara ne kadar anlatılsa da bildiklerini okuyorlar” gibi sözlerle yanlış yönde bir telkinde bulunabiliyorlar. Bu sözleri anlatacak kişi üzerinde etki edebiliyor, anlatmaktan vazgeçirebiliyor ya da hevesini kırılabiliyorlar.

Bir gün yaşlı seydalarımızdan birisi bana: “Yahu senin cami cemaatin yaşlı, çoğu işitmiyor” ne diye her gün vaaz veriyorsun dedi. “Bir an için gerçekten öyle midir? Boşuna mı vaaz ve nasihatte bulunuyorum?” diye kendi kendime düşünmeye başladım. Camide ön safta oturan ve anlatılanları pür dikkat dinleyip gülümseyerek kafasını sallayan yaşlı bir amca, bir gün hal hatırını sorunca: “Hoca! Benim kulaklarım hiç duymuyor. Ben sadece senin Kur’an okuyuşunu duyuyorum” deyince, bir an için tüm hevesim kırıldı ve seydamız haklıymış düşüncesine kapıldım. Fakat vaaz etmeye de devam ettim. Vaazın birinden çıkarken cemaatten biri arkamdan gelip: “Hoca! Sen şöyle şöyle söyledin, benim şöyle bir durumum var, nasıl olacak?” deyince, sevindim ve demek ki cemaatin içinde bir kişi de olsa anlayan var” dedim.

Yukarıdaki âyetler ve benzer âyetlerden de anladığımız kadarıyla, cemaat yaşlı da olsa vaaz, nasihat ve öğüdü mutlaka dinleyen, anlayan ve faydalanan vardır. Dinleyici kitlenin gençlerden oluşması talep edilendir. Genç kitlenin elbet vaaz, öğüt ve nasihate daha çok ihtiyacı vardır. Gençler, cami, taziye evi ve benzeri yerlere gelmeyebilir. Fakat onların da toplandıkları yerler vardır. Onlara gidecek yol ve metotlar vardır. Onların anladığı tarz ve yöntemler vardır ve onların anladığı, ilgi duyduğu şekilde ki vaaz, nasihat ve öğütlerin faydası olacaktır. Bazen hiç dinlemiyor gibi görünenler daha çok dinlemiş, daha çok etkilenmiş ve faydalanmış olabilir. Bu mümkündür, olmuştur ve olacaktır.

Mevla’m bizi her daim vaaz, nasihat ve öğüt veren, vaaz, nasihat ve öğüdü dinleyen, etkilenen ve faydalananlardan eylesin. Âmin.