• DOLAR 32.378
  • EURO 34.671
  • ALTIN 2381.99
  • ...

Tabi olmak Arapça’da ittiba ile tarif edilir. İttiba, sözlükte, “ardınca gitmek, uymak, itaat etmek” anlamına gelir.

Kişinin iman ve amelinde kime tabi olduğu, kimin peşinden gittiği, kimi taklit ettiği akıbeti açısından önemlidir. Kurtuluşa ermek için tabi olunması gereken Allah Resûlü ve onların yoluna uyanlardır. Onların dışındakilere tabi olmak ise amelleri boşa çıkarır.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin, amellerinizi boşa çıkarmayın.” (Muhammed, 47/33.) “Bana yönelenlerin yoluna tabi ol.” (Lokman, 31/15.) “De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Âl-i İmrân, 3/31.)

Hz. Peygamber (salallâhu aleyhi ve sellem), Vedâ Hutbesi’nde: “Size iki şey bırakıyorum. onlara tabi olduğunuz müddetçe doğru yoldan sapmazsınız. Bu iki şey Kur’an ve Sünnet’tir” (Muvaṭṭaʾ, Kader, 3) buyurmaktadır. Allah’ın Resûlü (salallâhu aleyhi ve sellem), yabancı ülkelerin hükümdarlarına gönderdiği İslâm’a davet mektuplarının başlangıcında veya sonunda, “Selâm (kurtuluş) yalnız hidâyete tâbi olanlarındır” ibaresine yer vermiştir. Muhataplarından Allah’a iman etmelerini ve kendisine tâbi olmalarını istemiştir. Hadisi şeriflerde, Allah ve Resulünün emirleri doğrultusunda kendilerinden olan amirlere uyulması, Allah’a isyana götüren emirlerde ise ittiba edilmemesi emredilmiştir. (Buhârî, Aḥkâm, 4)

Allah’ın ve Resûlü’nün emrine uymayan amirlere tabi olup körü körüne peşlerinden gitmek kişinin amellerini boşa çıkarabilir ve helâk olmasına sebep olabilir. Allah (c.c.) âyeti kerimelerde, inkârcı, mücrim ve günahkâr kişilere tabi olan ve tabi olunanın akıbeti hakkında şöyle buyurmuştur:

“(Allah, görevlilere buyurur:) “Toplayın o zalimleri, onların yoldaşlarını ve Allah’ın dışında taptıklarını! Hepsini cehennemin yoluna sürün! Ve durdurun onları; çünkü sorguya çekilecekler! Ey inkârcılar! Size ne oldu ki şimdi birbirinize yardım etmiyorsunuz? Evet, o gün onlar artık çaresiz boyun eğmişlerdir. Biri diğerine yönelir, karşılıklı birbirini sorumlu tutup suçlarlar. Derler ki: “Siz, evet siz, bize iyi niyetliymiş gibi görünerek gelirdiniz.” Diğerleri: “Aksine, siz inanmış kimseler değildiniz. Bizim, sizin üzerinizde hiçbir etkili baskımız olmamıştı; bilâkis siz azgın bir topluluktunuz. Sonuçta rabbimizin hükmünü hepimiz hak ettik; artık (gerekli cezayı) mutlaka tadacağız. Evet, sizi saptırdık, çünkü biz kendimiz sapmıştık” derler. O gün onlar azap görmede ortaktırlar. İşte biz mücrimlere böyle yaparız!” (Saffat, 37/22-34)

Günümüzde nice Müslüman, bir taassubiyet dairesi içerisinde, sırf kendi ırkı ve milliyetinden olduğu için Allah ile hiçbir bağı olmayan, din, iman ve Kur’an tanımayan, İslâm’a ve Müslümanlara hakaret eden kişilere uymakta, tabi olup peşinden gitmektedir. Tabi olanların çokluğu sanki tabi olunanların haklı ve hak yoldaymış gibi bir algıya sebep olmaktadır. Hâlbuki tabi olanların çokluğu, haklı ve hak olmanın göstergesi değildir.

Haklı ve hak olan Allah, Resûlü ve onlara tabi olanların yoludur. Onlara tabi olanların azlığı onların haksız ve hak olmadığının gösterge ve ispatı değildir. Çünkü nice Allah’ın Peygamberi kendisine tabi olanların yokluğu ile Ahirete göç etmiştir. Nice Peygamber’in kavmi, Peygamberlerine karşı çıkıp, yalanladığından ve ona tabi olmadığından dolayı helâk olup azabı hak etmiştir.

Mevla’m bizi Allah’a, Resûlü’ne ve onların yoluna tabi olanlardan eylesin. Âmin.

Diğer Köşe Yazarları