Oruç; mana itibariyle bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendisini tutmak demektir. Burada asıl nefsi tutan oruçtur. Zamana, mekana, insana, anlam ve bereket katan oruçtur.
Gününün iftar, gecesinin sahur, haftasının Cuma, ayının Kadir gecesi ve sonunda hepsinin Bayram ile mükâfatlandırıldığı bir zaman safhası… Bu zaman dilimine oruç ayı ya da Ramazan denilir.
Gün oruç ile geçirilir. Sadece mide değil; göz, kulak, dil, zihin ve nefis hepsi oruç tarafından tutulur. Maddeden manaya, süfliden ulyaya, dünyadan ukbaya, kısacası noksandan “Sübhana” yönlendirilir, yüceltilir.
Orucun mükafatı iftardır. İftar ile gün uğurlanır. Aileler, yakınlar aynı sofrada heyecanla kulakları ezana kitlenir. Akşam namazı, teravih, sahur ile sehere geçiş yapılır. İbadetler kat kat sevaba naildir. Hele 1000 aya bedel kadir gecesi, 80 küsur yaşa tekabül eden ibadetle geçirilmiş bir ömre bedel ibadeti bir gecede Rahman’ur-Rahime sunma fırsatı ve mükâfatı muazzam bir lütfu ilahidir. Mukabele ile bir Kur’an-ı Kerim hatmi kalpten, kulaktan ve dimağdan kiri, pası söküp atmıştır. Kalp toprağı, vahiy yağmuru ile buluşmuştur tekrar.
Zekat, fitre, fidye, infak, sadaka, ikram, hediye her birisi ayrı ayrı muhtaçlara ikram ve imkan olurken, kazancı, malı yıkamış, temizlemiş helal dairesine taşımıştır. Tabii o iç huzur, bir yaraya merhem olmak, bir muhtaca çare olmak mutluluğu da işin farklı bir boyutu…
Ramazan’da camilerin, mescitlerin, makberlerin yolları daha işlek olur. Akrabalar, dostlar komşular, muhtaçlar daha fazla hatırlanır. Haneler daha fazla misafir ile şenlenir.
İnsan daha bir merhametli, yürekler daha rakik, ilişkiler daha naif ve nazik olur. Şartlar ne olursa olsun Ramazan sofraları bereketli ve şendir.
Burada hepsine ödül olan Bayram; bizdeki bayram algısından çok farklı olsa gerek. İçindeki ikramlar, muhabbetler, sulh ve selametler bayramın bizzat kendisi değildir. Onun sevincine yapılanlardır. Düğün; geline, damada nispetle ne ise, buradaki ikramlar, hoşnutluklar da bayrama nispetle öyledir.
Bayram, Ramazanın mükâfatıdır. Ramazan süreç, bayram finaldir. Bayram yılın sonundaki temizlenme, arınma ve bunların asıl sonucu olan mağfiret ve kurtuluş ümididir. Belki, bizzat kendisidir. Yepyeni bir sayfa, yepyeni bir hayat başlangıcıdır. Bir ay boyunca Mümin kendisini affettirmek için oruç tutmuş, dünya lezzetlerini terk etmiş, gözlerini, kulaklarını, dilini, nefsini haramdan sakındırmaya çabalamıştır. Rabbine ibadet, taat sunmuştur. Af ve mağfiret dilemiştir, tövbe etmiştir. Bunun sonucunda af ümidiyle bayram denilen sevinci yaşamaktadır. Bayram buradaki affın, kurtuluşun sevincidir. Öyle umulur, öyle olması gerekir.
Yani bu olaydaki asıl unsur mağfiret ve af edilme (Tövbenin kabulü), bayram ise bunun sevincidir.
Şeytanlar zincire vurulur Ramazanda. (Hadisi şerif ile sabittir ki; Maalesef nefis 72 şeytan gücündedir.) Ramazan’da insi şeytanlar cinni şeytanlardan görevi devralırlar, o yüzden kısmen de olsa mekanlar kirli, zaman kirli, insan kirli… Fakat bu nisbi kirliliğe karşı Ramazan’ın galibiyeti, güzelliği, maneviyatı daha baskındır. Zaten ramazanlar müminler için değil mi ki…
Orucun mükâfatı iftar, Ramazanın mükâfatı bayram oluyorsa; elbette oruç ve Ramazan mecrasında bir DÜNYA HAYATININ MÜKÂFATI DA HİÇ KUŞKUSUZ CENNET OLUR.
Tüm mesele budur. Ramazan ve oruç; bir mümin için dünya hayatının nasıldısının numunesi ve pratiğidir.
Bu bilinçle oruca, iftara, teravihe, kadir gecesine, Kudüs Cumasına, zekâta, fitreye, infaka, nihayetinde bayrama bakmak lazımdır.
Bu manada bayramın hepimize mübarek olması dilek ve duası ile Allah’a emanetsiniz…