Korona bitiyor derken yeni hastalıklar çıkıyor. Bir savaş bitiyor derken yeni savaş başlıyor. Üstümüze gelen musibetlerin müsebbipleri uzaylılar değil, biziz. Ahlak kıtlığı yaşayan ademoğlu ne zaman kendine gelecek...
Dünya haberlerini takip edenler bilir her ay yeni bir musibet dünyaya musallat olmaktadır. Son dönemde tüm dünya Corona-19 virüsü ile uğraşıp duruyor. Hayatımız altüst oldu. Birileri hastalanıp hayatını kaybederken birileri bu belayı fırsat görerek servet üstüne servet kattı. Aramızdan ayrılanlar oldu. Sevdiğimiz dostlar, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız bu virüse yakalandı. Bazılarını kaybettik, bazıları ise hiç hasta olmamış gibi hayata devam ediyor. Artık ölümü hiç umursamıyoruz, ona hazır olmadığımız halde. “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti bizi artık hiç korkutmuyor! Milyonlarca insanı bu hastalıktan kaybettiğimiz halde, yakın arkadaşlarımızı bu hastalıktan kaybettiğimiz halde, geriye bakıp hiç muhasebesini yapmıyoruz. Daha fazla dünyaya sarılıp devam ediyoruz. Eskiden ölçümüz ahlak idi şimdi ölçümüz para, mülk, makam olmuş. Ne kadar para, mülk, makam elde ediyorsak o kadar ahlaktan kaybediyoruz. Denetim yoksa vergi kaçırıyoruz, bekçi yoksa yere tükürüyoruz, polis yoksa kanunsuzluk yapabiliyoruz... Yasaya ve kanuna uymamak için çaba harcıyoruz. Daha fazla nasıl para kazanabilir, daha fazla nasıl mülk edinebilir düşüncesi her gün bizi ahlak dışına götürüyor. Camiler, medreseler inşa ediyoruz ama; insanı inşa edemiyoruz! Sigaraya zam yaparak, haram diyerek sigarayı bıraktırmak için uğraşıyoruz ama; sigara fabrikalarını kapatmıyoruz. Kapatırsak çok insan işsiz kalacakmış! Stokçuları cezalandırıyoruz ama; stok yapmadan fahiş fiyatlar uygulayanlara ceza vermiyoruz. Bir yerde yanlış yapıyoruz... O yanlışı söylemek bize düşmez, onu yetkililer düşünsün. Ama rahatlıkla şunu söyleyebiliriz, en büyük ahlak krizi dönemindeyiz... Ahlakımız hiçbir işe yaramaz tamamen çökmüş. Emperyalist güçlere karşı slogan atanlar yastık altında dolar saklıyorsa bir ahlak krizi var demektir. Siyonistlere karşı slogan atanlar muhacirleri istemiyorsa bir ahlak krizi var demektir. Binlerce camisi olan bir şehirde sabah namazında cami boş ise bir ahlak krizi var demektir. Kur’an Hafızları okudukları ayetlerin manasını bilmiyorlarsa bir ahlak krizi var demektir. Kendimize değil de ölülerimize Kur’an okuyorsak bir ahlak krizi var demektir. Hz. Peygamberimize salatü selam getirip O’nun sünnetine uymuyor isek bir ahlak krizi var demektir. Batı’da biri Kur’an yaktığında öfkelenip sokağa çıkanlar, aynı kitabın ayetlerine uymuyor ise büyük bir ahlak krizi var demektir.
Evet... Büyük bir ahlak krizi var... Firavun döneminde de aynı ahlak krizi var idi. Ne diyordu Firavun? “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!”dedi. Nâziât Sûresi(79) 24. Ayet. Ne büyük bir ahlaksızlık değil mi? Şimdi gelelim günümüze... Dünya, koronavirüs salgınından yeni kurtulmaya çalışırken yeni bir hastalığı daha konuşmaya başladı. Maymun çiçeği virüsü hayırlı olsun! Bu musibetler bitmez... Acil kodu ile milletimize, ümmetimize ve genel olarak dünyadaki tüm insanlara çağrı yapmamız lazım. Dünyada yaşadığımız tüm musibetlerin sebebi aklaksızlıktır. Dünya ve özellikle ademoğlu “fabrika ayarlarına” dönmediği takdirde bu musibetler artarak devam edecektir. Her Müslümana farz kılınan beş vakit namazı maaşla camide ikame eden imamlarımız derhal bu namazı toplumun içine girerek caminin dışında da ikame etmeye başlasın! Allah’ı aramak için yaşayın. Biz O’nu görmesek te duymasak ta Allah bizi asla terk etmemektedir. Allah’a yakınsanız Allah’ın da size daha yakın olacağını daima hatırlayın ve bilin ki Allah bir insanla aşk fısıltısıyla konuşur, duymuyorsa vicdan sesiyle, yine duymuyorsa musibetler, acılar sesiyle konuşur. Allah boş sözleri kabul etmez, Allah iyi işleri sever, haddini aşanları da hiç sevmez...