Bu haftaki yazımızda bela ve imtihana dair hadisi şeriflere bir göz atalım. Allah Resulü (sav) müteaddit hadisi şeriflerde şöyle buyurmaktadır:
“Sevabın miktarı, belanın büyüklüğü ve küçüklüğüyle orantılıdır. Allah, bir toplumu sevdiği zaman mutlaka onları (belalarla) imtihan eder. Artık kim rıza gösterirse, Allah`ın rızası o kimseyedir. Kim de öfkelenirse, Allah`ın gazabı o kimseyedir.” (İbni Mace)
“Mümin kişinin misali, bir sap üzerinde biten taze ekin gibidir. Rüzgâr ona hangi taraftan gelirse, onu eğer de yaprağı diğer tarafa döner, meyleder. Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin kişi de böyledir. O da, bela sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Haktan yüz çeviren kişinin misali ise, sert ve dimdik duran çam ve dağ selvisi gibidir. Nihayet Allah onu, dilediği zaman(bir seferde) kırar, devirir.”(Buhari, Müslim)
Sahabeden Sad, Allah`ın Resulü sallallahu aleyhi veselleme: ‘Ya Rasulallah, insanların belası/imtihanı en çetin olanı kimdir?” diye sordu. Bunun üzerine Allah`ın Resulü şöyle buyurdu: “Peygamberler ve sonra da derece derece müminlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar bela görür/imtihana tâbi tutulur. Bela müminin yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz.” (Tirmizi)
“Nefsim kudret elinde olan Allah`a yemin ederim ki O, bir mümin için hayrına olmayan bir şeyle hükmetmez. Bu, ancak müminler içindir. Şayet mümine bir iyilik isabet eder ve o buna şükrederse bu kendisi için hayırlı olur; Şayet ona bir sıkıntı isabet eder ve sabrederse bu da kendisi için hayırlı olur. Böylece her iki halde de kârda olur.” (İbnül Kayyım el-Cevzi)
Bir hadisi kutside de şöyle buyurulur: ‘Mü`min bir kulumu bir hastalığa müptela ettiğim zaman, bana hamd ederse anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temiz olarak yatağından kalkar. Ve meleklere şöyle buyurur: ‘Ben kulumu bağışladım, sınadım (ey meleklerim): sağlam iken ona yazdığınız sevaplar gibi hastalık zamanı için de aynı sevapları yazın.” (Ahmed bin Hanbel)
Sahabeden Abdullah bin Amr diyor ki: ‘Resulullah`ın huzuruna girdim; ya Resulallah çok ateşin var dedim, “Evet ben sizden iki kişinin hastalığı kadar hastalanırım dedi.” Ben: ‘Şu halde, sizin için ecir vardır` deyince buyurdu ki: “Evet, aynen öyle. Hiçbir Müslüman yoktur ki, ona bir diken ve daha küçük bir şey de olsa eziyet veren bir şey isabet etsin de, Allah o şeyi, ağacın yapraklarını dökmesi gibi, o Müslümanın günahlarına kefaret kılarak günahları ondan dökmesin.” (Buhâri)
“Şüphesiz, dünya tatlıdır, yeşildir ve şüphesiz Allah, sizi dünyaya (yeryüzüne) halife kılmıştır. Ama ne yapacaksınız diye bakar. Bundan dolayı dünyadan korunun, kadınlardan da korunun! Çünkü Ben-î İsrâil`in ilk fitnesi kadınlardan idi.” (Müslim, Tirmizi)
“Allah`a yemin ederim ki, ben sizin fakirliğinizden korkmuyorum. Fakat sizden önceki (ümmet)lere olduğu gibi size dünya (zenginlikleri)nin açılmasından, böylece başkalarının elindekilere özenip din yönünden ziyana uğramanızdan ve öncekileri dünya ziynetlerinin helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden korkuyorum.” (Buhâri, Müslim)
“Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz. Çünkü siz, düşmanla imtihan olduğunuzu bilmelisiniz. Fakat ‘onlara karşı bizi koru, onların zararlarını def et!` diye dua ediniz. Allah`tan sağlık ve âfiyet isteyin, düşmanla karşılaştığınız zaman da sabredin.” (Buhari)
“Sizden önce öyleleri vardı ki, kişi yakalanıyor, onun için hazırlanan çukura konuyor, sonra getirilen bir testere ile başının ortasından ikiye bölünüyordu. Bazısı da demir taraklarla etleri kemiklerinden taranıyor, vücudunda sadece kemik kalıyordu. Bu yapılanlar onları dininden çeviremiyordu. Allah`a kasem olsun ki, Allah bu dini tamamlayacaktır. Öyle ki, bir yolcu devesine bindi mi San`a`dan kalkıp Hadramût`a kadar gidecek, Allah`tan başka hiçbir şeyden korkmayacak, koyunu için de sadece kurttan korkacak. Ancak siz acele ediyorsunuz.” (Buhari, Ebu Dâvud)
“İki günü eşit geçen aldanmıştır. Bu günü dününden kötü geçen kişi lanete uğramıştır. Kârda olmayan kişi ziyandadır. Ziyanda olan kişi için ise ölüm daha hayırlıdır. Cenneti arzulayan, hayırlara koşar. Ateş azabından korkan, haram şehvetleri terk eder. Ölümü gözeten kişiye dünya nimetleri önemsizleşir. Dünyayı âhiret gayesiyle yaşayan kişiye de belalar basitleşir.” (Keşfü`lhafa)