Gelin Erdoğan’ın geçmişine biraz bakalım. Belki oradan 14 Mayıs’taki seçimin sonucuna da varabiliriz. Erdoğan 1994 yılında yasal bir şiir okumuş, bunun sonucunda “Savcılar suyumuzu bulandırdın” diyerek harekete geçmiş, siyasi hayatının defteri dürülmüştü. O artık bir muhtar bile olamayacaktı. 4 ay hapiste kaldı. O hapis sayesinde AK Partiyi kurdu.
Partisini kurmuştu; ama başına geçemiyordu. Anayasa Mahkemesi’nin 19 Temmuz 2001’de Hasan Celal Güzel ile ilgili davada, "Cezası erteleme kapsamı içinde olan birinin, cezasının sonuçlarının da ertelenmesi gerekir" yorumunu yapması sayesinde partisinin başına geçebilmiş; ama meclise girememişti.
Ama durun! Bir numaralı rakibi Deniz Baykal sayesinde meclise de girecekti. Bakın nasıl? Deniz Baykal ve CHP’si sayesinde seçim kanununun 11. Maddesi değişecek ve Erdoğan’ın milletvekili olabilmesinin yolu açılacaktı. Dönemin cumhurbaşkanı ve Erdoğan’ın kronik düşmanı Ahmet Necdet Sezer değişikliğe karşı çıkmış ikinci kez veto hakkı olmadığı için kanunu imzalamak zorunda kalmıştı. Biraz da Sezer sayesinde kanatlanmıştı.
Jet Fadıl diye bildiğimiz Fadıl Akgündüz anayasanın kendisine tanıdığı hak ile Siirt’ten bağımsız milletvekili adaylığını koymuş, kazanmıştı. İş bununla kalmamış, milletvekilliği düşürülmüştü. Siirt’te seçimler yenilenmiş, Erdoğan bu sefer de Jet Fadıl sayesinde şiir okuyarak battığı yerden bitmiş, Siirt milletvekili olmuştu. Baykal sayesinde muhtar bile olamayacak Erdoğan’a başbakanlık yolu açılmıştı.
Bir sayfa geri gidelim; 2002 seçimlerinde Türkiye’nin sayılı zenginlerinden Cem Uzan, Hasan Celal Güzel’in partisi Yeniden Doğuş Partisi’ni ele geçirmiş, seçimlerden hemen önce ismini Genç Parti olarak değiştirmiş seçimlere girmişti.
İşte bu Genç parti seçimde Erdoğan muhaliflerinden % 7 oy almış, barajdan çıkmaya çalışmış çıkamamış, bununla beraber yüzme bilmeyenin iyi yüzücülere dolanıp hem kendisinin boğulması hem de sarıldığı kişiyi boğması gibi ANAP ve DYP gibi muhalif arkadaşlarını da barajda boğmuştu. Erdoğan, Cem Uzan sayesinde Jetsky’e binerek 360 küsur milletvekiliyle 21 yıl yüzeceği siyasetin engin denizlerine açılmıştı.
Erdoğan gelmiş ve artık çok olmaya başlamıştı. Siyasi rakipleri onunla baş edememişti. Silahları olan silahlı kuvvetler devreye girmiş, dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt 2007’de 27 Nisan Muhtırası vermiş, Erdoğan “Madem öyle işte böyle!” diyerek erken seçim kararı almıştı. Büyükanıt sayesinde adeta anıtı dikilmiş, seçim sonucunda oylarını % 46’ya çıkarmıştı.
Yine olmamıştı. Bu sefer Anayasa Mahkemesi imdada çağrılmıştı. 2008’de AK Partiyi kapatma davası açılmış, 5’e karşı 6 oyla paçayı kurtarmıştı. Turgut Özal’ın atadığı Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç ondan yana oy kullanmış, onun sayesinde bu dereden de paçası sulanmadan geçebilmişti.
AK Parti bir dönem çözüm sürecini başlatarak kendi eliyle kendi kuyusunu kazmıştı. İşler ters gitmeye başlamış, 7 Haziran 2015 seçimlerinde faka basmıştı. Oyları % 40’a gerilemiş, koalisyona mahkûm olmuştu. Netice itibarıyla dönen dolaplar ve çözüm sürecinin bitirilmesi sayesinde oyları % 49’a dayanmıştı.
Hikâyesi çok uzun. One minute olayı oldu. Şimon Perez sayesinde yıldızı parlamıştı.
Hiç şüphem yoktur ki, bu seçim sonucunda da yazımı hatırlayacak olursanız birileri Meral Akşener’in masaya dönmesi sayesinde, birileri Kandil sakinleri Duran Kalkan ve Besê Hozat’ın muhaliflerden yana açık tavır koyması sayesinde, birileri Kılıçdaroğlu’na “Çık kapalı kapılar arkasında verdiğin sözleri deklare et!” şeklinde “sorumsuz” açıklamalar yapan sırları ifşa eden Sırrı Sakık sayesinde, birileri hafife alınan ve inadı tutan Muharrem İnce sayesinde, birileri potansiyel gücünü yeni fark ettikleri HÜDA PAR sayesinde yine cumhurbaşkanı oldu diyecektir.
Bitirirken gelsin o klasik cümle. Bir Kürt atasözü der ki;“Li hev hatin ji jêhatîbûnê çêtir e” İşlerinin rast gelmesi, becerikliliğinden daha evladır.
Tefsiri; Erdoğan becerikli kabul edilmezse de kabul etmek gerekir ki işleri rast geliyor. Bu sefer de öyle olacak gibi…