SİYASET GEMİSİ
ÇAY-SİMİT HESABI
AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, asgari ücret ile çay-simit kıyası yapmış.
Muhammet Emin Akbaşoğlu şunları söylemiş:
“5 kişilik bir aileden yapacağım hesabı. AK Parti kurulduğunda 2002 yılında asgari ücretli vatandaşımızın maaşı sabah, öğle, akşam çay simit almaya yetmiyordu. Şimdi asgari ücretlinin maaşı ne kadar, iki bin yirmi lira. Koyduk kenara. 1 çay, 1 simit 2 lira. 5 kişilik bir aile bir öğünde 10 lira. Günde 30 lira. Ayda ne yapar, 900 lira. 2020 lira eksi 900 lira. Ne yapar? Demek ki 1120 lira cebinde kalıyor. Daha mı iyi daha mı kötü?”
Yorum yapmaya gerek yok sanırım.
Sadece sayın vekile şöyle bir öneride bulunmak istiyorum.
Vekili olduğu insanların asgari ücretle nasıl geçindiğini anlamak istiyorsa ailesiyle birlikte aynı ücretle, çay-simitle beslenerek bir ay geçirsin.
Kiradan, sağlık ve eğitim giderlerinden, ulaşımdan söz etmiyorum.
Evet, ailesiyle beraber bir ay boyunca üç öğün çay-simitle idare ettikten sonra yaptığı yorumlar daha bir ciddiyet kazanacak.
Yoksa onu dinlerken kendimizi “Zübük” filminin kötü bir taklidini izlemiş gibi hissedeceğiz.
TEMİZ SEÇİM
CHP il başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul seçimleri için şunları söylemiş:
“Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin 785. Bugün itibarıyla mazbatanın alınmasında hiçbir engel yoktur.
Dilekçede 'tam kanunsuzluk' deniyor ama somut değil.
Seçimin tekrarını gerektirecek belge yok. İstanbul'daki seçim yüzde 100 temiz bir seçimdir. Bu seçim Türkiye'deki tüm seçimler kadar temizdir."
AK parti tarafından yapılan açıklama aradaki farkın 12 binlere kadar düştüğü yönünde; ama bu o kadar da önemli değil.
Kaftancıoğlu’na şunu sormak istiyoruz: Sandıkların sadece yüzde onu sayılmasına rağmen fark 27 binden 13 bine düşüyorsa bu nasıl yüzde 100 temiz bir seçim olabilir?
Geçersiz oylar sayıldığında neden sadece Binali Yıldırım’ın oyları arttı?
Tutanaklardaki hatalı girişlerde neden sürekli Ekrem İmamoğlu kazançlı çıktı?
Neden itirazlara karşı çıkıyorsunuz?
Cevap bekliyorum.
NAZİLER BAZEN NAZİZME KARŞIDIR
Bolu Belediye başkanı seçilen Tanju Özcan’ın özelde Suriyelileri genelde ise mültecileri karalayıcı ve hedef gösterici tavrı tartışılırken maskelerin altında “Nazi” yüzüne sahip olan çok sayıda kişi olduğunun farkına vardık.
Bu arada Ufuk Uras’ın sosyal medya üzerinden verdiği insani mesajlar da birçok kimsenin kimyasını bozdu.
Özellikle Uras’ın şu mesajına dikkatinizi çekmek istiyorum:
“Neden Nazi Almanya’sından kaçan hiç kimseye “Kaçacağına savaşsana” denmedi. Düşünenler ve vicdan sahipleri için ibretlik sonuçlar vardır bu olgun tavırda”
Gerçekten de sormak gerekir.
Yahudilerin 500 yıl önce İspanya’dan katliamdan kaçtığında Osmanlıya, 80 yıl önce Almanya’dan kaçtığında Türkiye’ye sığındıklarını övünerek söyleyenler, yüzyılın en büyük katili Zalim Esat’tan kaçanlara nasıl “Kaçacağına savaşsana” diyebiliyor?
Nazizme karşı olduklarını söyleyenlerin BAAS zulmüne DAİŞ üzerinden mazeret üretmeye çalışmaları kirli yüzlerini açığa çıkarmıştır.
Nüfus cüzdanlarına “Hitler’in kardeşi” yazmalarına gerek yoktur, BAAS’ın taraftarı olmaları “Nazi” olmaları için yeterli sebeptir.