Cemal Çınar

Kesb ve iktisadın dindeki yeri

02.10.2023 00:00:00 / Cemal Çınar

İslami açıdan kesb/kazanç, Peygamberlerin mesleğidir. Peygamberler, peygamberlik mesleği karşılığında(Şu’ara/109,145) herhangi bir ücret istemezler. Bu hem peygamberlerin (asv) hem de tüm İslam davetçilerinin yolu ve yordamıdır. Bu ayetlerin mealen ne manaya geldiği noktasında aynı noktadadırlar. Benzer ayetlerden hüküm çıkarmada aynı noktada olduklarını söyleyemeyiz. Hiçbir peygamber halktan kendisi için yardım istememiştir. Ancak, hiçbir peygamber ve varisi olan âlim, toplumsal yapının temel taşı olan zekâtı insanların kişisel inisiyatifine de bırakmamıştır. 

Dinin temel esaslarından olan mali konuların birtakım vicdan ve ahlaki meziyetlere terki mümkün değildir. Ancak, ahlakın içinden alındığı hiçbir ibadet ve muamelatın ahirete bakan yönüyle bir değeri olmadığı hususunda kat’i naslar vardır. Dolayısıyla ahlakın İslam’daki önemi göz ardı edilemez. Bir Müslümanın hayatında ahlakın önemini iyi anlamak için Nübüvvetin Mekke dönemindeki üç konudan birinin ahlak olması zihin dünyamızda çok şey ifade etmesi gerekir: Bunlar iman, ahlak ve infak. İman; kul ile Yüce Allah arasında dikey kulluğu, ahlak ile infak kulun kula karşı olan yatay kulluğu içerir. Bu da Yüce Allah’a karşı kulluk görevlerinin üçte ikisinin yatay kullukta olduğunu göstermektedir. Ahlaki meziyet; insanı diğer canlılardan ayıran kemalatın terakkiyatı onunla sağlanır. Çünkü İslam dini bir gönül dinidir. Ahlak da kalbidir. Her şeyin bir ruhu vardır. Amellerin de ruhu ahlaktır. Fakat mali işler, sadece ahlaka bırakılamaz.

Mali konuların esası zekâttır. Zekâtın ruhu da infaktadır. Onun için zekât nisaba, infak imkâna bağlıdır. Zekât zenginin, infak zengin ve fakir olan her Müslümanın ayrılmaz ortak hasletidir. Kur’an’da mali konuların hem Mekki hem de Medeni ayetlerde işlenmesi ve birçok ibadetle yan yana zikredilmesini, bugün bizlerin iyi anladığından emin değilim. Sahabenin mali infaklarını dinle-imanla olan alakasını göz ardı ederek ashabın şahsi fedakârlıklar ile tarifinde biraz aşırılığa gidildiğini düşünüyorum. Bu önemli husus olan mali konuları, Yüce Allah bir kısmını kulların ahlaki meziyetlerine bırakırken bir kısmını da mutlaka kayıt ve belgelerle zaptu rapt altına alınmasını emretmiştir. Bunun için Kur’an’ın en uzun ayeti “Deyn” ayetidir.

Bunu İslam iktisadı açısından anlamaya çalışalım:

Birincisi, insanoğlunun mala karşı bir zafiyeti vardır. Yüce Allah kulunun bu zafiyetini bildiği için ona karşı önlem alınmasını emrederek kayıt altına alınmasını şart koşar.

İkincisi, insanın insanla olan hak-hukuk konusuna Yüce Allah çok değer verdiği için onu kayıt altına alınmasını emretmiştir.

Üçüncüsü, kul acımasız veya merhameti az olduğundan hakkını affetmeyebilir.

İbadetlerin testi, ihlas ve iyi niyettir. İmanın en büyük testi ise muamelattır. Kişinin imanını test etmek isteyenin onun muamelatına bakması yeterlidir.

Bir de malın önemi “Üssü’l Esas” dediğimiz hayatın beş temel esası olan “Zaruret-i Hamse”den biri olan malın korunması var. Bunda sadece başkasının malına dokunulmazlık üzerinden bir okuma yapmanın eksik olduğunu düşünüyorum. Çünkü başkasının malını korumaktan daha çok; kendi malına, inancına, canına, aklına ve namusuna dokundurmama olduğunu göz ardı edemeyiz. Usul kitaplarımız bu beş dokunulmazımıza biri saldırırsa bizim bunları müdafaa etmemizi emrediyor.

Bu bağlamda başkasının malına da dokunamayız, mali imkânlarımızı kapitalizmin vahşi saldırısına da bırakmamayı dinimizin bize emrettiğini bilmeliyiz.   

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar