Eğitim-öğretim yılının sonuna yaklaştığımız bugünlerde, gençler arasında hummalı bir telaş yaşanıyor. Mezun olanlar mezuniyet heyecanını yaşarken, mezun olamayanlar da yılın son günlerini coşkuyla taçlandırmak istiyor. Elbette, bu heyecan ailelere de yansıyor. Her anne baba, evladının başarısıyla gururlanmak, emeklerinin karşılığını görmek ister. Ancak, bu sevincin yaşanma biçimi üzerinde biraz durup düşünmek lazım.

Mezuniyet törenleri, bir dönemin sona erdiğini ve yepyeni bir hayatın başladığını simgeler. Gençler için artık okul sıralarının yerini gerçek hayat, sorumluluklar ve kariyer mücadeleleri alacaktır. Bu yeni başlangıç gençlerde elbette bir heyecan doğuruyor. Ancak ne yazık ki son yıllarda bu özel günler, içeriğinden uzaklaşmış, şekle, gösterişe, hatta yozlaşmaya evrilmiş.

Sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan mezuniyet kutlamaları, bir yarışa dönüşmüş durumda. Ne giyeceğim, nasıl görüneceğim, en dikkat çekici ben olmalıyım... Tüm bu sorular gençlerin gündeminde başköşeye oturmuş. Oysa sormamız gereken asıl sorular çok başka olmalı, “Bu yıllarda ne öğrendim? Hangi değerleri kazandım? Nasıl bir insan oldum?” Gençlerin, mezuniyet öncesi bu muhasebeyi yapması gerekmez mi?

Yıllar boyunca verilen emeklerin ardından, sahip olunan diplomaların yanında, aslında insan olarak nasıl şekillendikleri onlar için en büyük kazanımdır. Ancak üzülerek ifade etmeliyim ki, mezuniyet etkinlikleri artık sadece eğlence odaklı hale gelmiş durumda. Alkolün sıradanlaştığı, ahlaki sınırların silindiği, giyim tercihlerinde teşhirciliğin normalleştirildiği bir ortamda gençlerin nasıl bir karakterle hayata atılacakları büyük bir soru işareti.

Bir diğer düşündürücü husus ise ailelerin bu sürece yaklaşımları. Kimi aileler bu yozlaşmış kutlamalara sessiz kalmakla yetinmiyor, bilakis bizzat destek oluyor. Oysa anne ve babaların, çocuklarına iyi ile kötüyü ayırt etmeyi, doğru ile yanlışı seçmeyi öğretmeleri gerekir. Mezuniyet gibi özel ve anlamlı bir gün, gençlerin sadece eğlenceyle değil, aynı zamanda sorumluluk ve karakter bilinciyle taçlanmalı.

Eğitim sadece bilgi yüklemek değildir. Eğitim, aynı zamanda bireyin kişilik kazanmasına, toplum içinde saygın ve sorumlu bir birey olmasına katkı sunar. Ne yazık ki bugün yapılan mezuniyet balolarında eğitim adına bir iz bulmak çok zor. Gençlerin kafasında sadece "Kim daha çok eğlendi?" ya da "Kim daha dikkat çekiciydi?" soruları yer alıyor. Oysa gençlik dönemleri, eğlencenin değil, kimliğin, duruşun ve ahlâkın inşa edildiği yıllar olmalı.

Mezuniyet kutlamaları yapılabilir, yapılmalı, söylediklerim yanlış anlaşılmasın. Gençlerin emekleri alkışlanmalı, başarıları ödüllendirilmeli elbette, fakat bunu yaparken kendi kültürümüzü, değerlerimizi, ahlâkî sınırlarımızı yok saymamalıyız. Mezuniyetler, yeni bir hayatın eşiğinde dururken, gençlerin hangi insanî ve ahlâkî donanımlarla bu hayata atılacağını da göstermeli.

Bugün kutladığımız şey nedir? Gerçekten başarı mı, yoksa sadece gösterişin ve hazcılığın egemenliğine teslim olmuş bir sistem mi? Mezuniyet balolarında kaybolan sadece vakit değil, aynı zamanda edep, hayâ, kültür ve değerlerdir. Ve eğer bu gidişata dur denilmezse, toplum olarak yitirdiğimizin telafisi çok zor olacak.

Anne babalara, öğretmenlere, hatta tüm topluma düşen görev büyük. Gençlerimizi sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda iyi insan olmaya teşvik etmeliyiz. Çünkü en iyi diploma, sağlam karakter ve temiz bir vicdandır.