• DOLAR 32.585
  • EURO 35.013
  • ALTIN 2460.319
  • ...
Cennette Resulullah’a Kardeş Olmanın Yolu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Meliha Timur / Nisanur Dergisi
 
Malumunuz üzere Mayıs ayında Türkiye’yi ve birçok ülkeyi yasa boğacak bir olay yaşandı. 13 Mayıs 2014’te Türkiye’nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın, 301 işçinin yaşamını yitirmesine sebep oldu. Bu facia sadece ölümlerle kalmadı, aynı zamanda 255 bayanın dul, 432 çocuğun yetim kalmasına neden oldu.

Tespit edilen rakamlara göre dünya üzerinde yetim kalan çocuk sayısı 143-210 milyon civarındadır. Tespit edilemeyen 52 ülkenin rakamı ise bunlara dâhil değildir. İstatistiklere göre 2015 yılında yetim çocukların sayısının 400 milyona ulaşabileceği ifade edilmektedir. Bu çok ciddi bir rakamdır.

Organ ve fuhuş mafyaları, dilenci şebekeleri, misyoner yapılar, modern kölelik, hırsızlık vb. tehlikeler en çok yetimleri tehdit etmektedir. Dolayısıyla bu yazımızda yetimlerle ilgili bir konuyu ele almayı gerekli gördük.

İslam’da ‘yetim’ kelimesi; yalnız, yegâne, aziz, babası olmayan, ergenlik çağına ermemiş çocuk anlamında kullanılan fıkhi bir terimdir. Resulullah (SAV)’ın “Buluğ çağına ulaştıktan sonra yetimlik kalkar…” (Ebu Davud) hadisinden yetimliğin yalnızca çocukluk devresiyle alakalı bir durum olduğunu öğrenmekteyiz.

İslam dini, yetimlere iyi davranılmasına, onların mallarının korunmasına son derece önem vermiştir. Kur`an-ı Kerim`in yirmi bir yerinde doğrudan veya dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir. Resulullah (SAV) da bir hadisinde yetim malı yemeyi insanı helak eden yedi büyük günah arasında saymıştır.

İslam öncesi Arap toplumunda özellikle savaşlar ve boşanma kolaylığı gibi sebeplerle dul ve yetimlerin sayısı oldukça fazlaydı. Cahiliye toplumunda yetimler horlanır ve haklarına riayet edilmezdi.

Ancak İslam’ın yeryüzüne yayılmasıyla beraber, yetimlere haklar tanınmış, onların himaye edilmesine ve bakımlarına büyük ehemmiyet verilmiştir. Nitekim Hz. Muhammed (sav)’e vahiy gelmeye başladığı ilk yıllarda yetimliğe vurgu yapılmış, ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:

“O (Rabbin), seni yetim bulup, barındırmadı mı? Seni fakir bulup zengin etmedi mi? Öyleyse sakın öksüzü ezme, dilenciyi azarlama ve Rabbinin nimetini anlat!” (Duha / 6-11)

Yani Allah (CC) Peygamber Efendimizi nasıl koruyup kolladıysa, düşmanlara karşı nasıl muhafaza ettiyse ve Ona nasıl terbiye verdiyse, bize de aynı şekilde yetimlere sahip çıkmamız gerektiğini bildirmektedir.

Her çocuk sevgi, ilgi, merhamet ve güvenli bir hayata ihtiyaç duyar. Dolayısıyla babasını veya annesini veyahut her ikisini kaybeden çocuk, bu duygulardan mahrum kalır. Bu sebepledir ki Resulullah (SAV) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

“Kim şefkat ve merhametle bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu tüyler sayısınca sevab alır.” (Ahmed b. Hanbel)

Bu hadis doğrultusunda hareket etmemiz yetim çocukları sevindirecek, onların mahrumiyetlerini unutturacak, yaralarını saracak ve aynı zamanda bize ahiretimize faydalı olacak sevaplar kazandıracaktır. Başka bir hadiste yetimin ihtiyacını gidermenin faziletiyle ilgili Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır:

“Dul ve yetimlerin ihtiyacına koşan kimse Allah yolunda cihad edenlerle, gündüzün oruç tutup geceyi ibadetle geçiren gibidir.” (Buhari)

Mal varlıkları nisab (zekât ölçüsü) miktarına ulaşmış zengin Müslümanlar nasıl zekât vermeleri gerekiyorsa, güçlü kesimin de zayıf kesime öyle sahip çıkması gerekiyor. Çünkü zayıfı himaye etmek Müslümanların şiarıdır. Bu sorumluluğumuzu...
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir