Gazze’de 20 aydır devam eden soykırımda şehidlerin sayısının 100 binden fazla olduğu bağımsız kuruluşlarca dile getiriliyor. Bu rakamın toplam nüfusun yüzde 5’i civarında olduğu ve tarihte böyle bir tablonun hiç yaşanmadığı dile getiriliyor.

Açlıktan ölümlerin yaşandığı, içme suyuna erişimin kısıtlı olduğu, sıkıntının zirve yaptığı 3 ayın ardından gıda dağıtımı için verilen izin de UNRWA temsilcisi Lazarroni’nin dediği gibi “ölüm tuzağı” işlevi görüyor sadece.

İnsanlar gıda yardımı için dağıtım merkezlerine zorluklarla ulaşmaya çalışıyor, yolda tank atışlarına, keskin nişancı mermilerine, helikopter ve SİHA’lardan atılan füzelere maruz kalıyor, bir avuç un için hayatlarını kaybediyorlar.

Örnekler çok can yakıcı…

35 yaşındaki Ahmed Yasin’in, 7 çocuğuna ve kanser hastası eşine yiyecek almak için yaşadıkları insan olanın içini acıtır. Gazze'den Refah'a 40 kilometre yol kat ederek yaptığı yolculuğu anlattı Yasin:

"10 saatlik bir yürüyüşten sonra Refah'a vardık. Her şey yolundaydı, ancak yardım dağıtım merkezinden yaklaşık üç kilometre uzaktayken yıkılan evlerin molozları arasında yürümeye başladık ve israil işgal güçleri aralıklı olarak bize doğru ateş etmeye başladı. Diz çökmek ve koşmak zorunda kaldık. Yardım merkezine varana kadar bu şekilde yaklaştık.”

"Geldiğimizde saat 1.50 idi, ancak etrafı yüksek kum barikatlarıyla çevrili yaklaşık 1.000 kilometrekarelik bir arsa bulduğumuzda şok olduk. Her iki tarafında dikenli teller bulunan tek bir uzun ve dar girişi vardı. israil işgal güçleri etrafımızda ateş etmeye devam etti. Her iki dakikada bir biri ölü ya da yaralı olarak yere düştü.”

“Sabah 2'de hoparlörlerden bir ses duyduk. Kaynağını bilmiyorduk, ancak ona bir yeşil ışık eşlik etti ve ilerlememizi ve yardımı toplamamızı söyledi. O anda tam bir kaos patlak verdi. Tamamen karanlıktı, açlıktan ölen insanlar damgalandı ve en kötüsü, yardım için gelen 50 bin kişi iken sadece 5 yüz paket vardı. Yardım paketleri için çekişenler, kavga edenler vardı.”

“On dakika sonra sarı bir ışık yandı ve hoparlörlerden biri bizi bölgeyi beş dakika içinde çok hızlı bir şekilde terk etmemiz konusunda uyardı. İnsanlar kaçmaya başladı ve beş dakika sonra kırmızı bir ışık da parladı ve her yönden ateş etmeye başladılar. İnsanlar ellerinden geldiğince hızlı koştular; Birçoğu kum barikatlarının üzerinden tırmanıp kaçabilmek için elindeki yardımı attı.”

Yasin dikenli tellerin arasında sıkıştı, düştü, yaralandı. Bu beyhude bir yolculuktu. Çocukları için hiçbir şey alamadı ve eli boş eve döndü.

Benzer bir süreci İmad Sarsur ve kardeşi Bilal de yaşadı. Bilal, enkaz arasında ilerleyerek uzaklaşmak istediğinde şarapnel parçasıyla yaralandı.

İmad'ın 4 yaşındaki kızının söyledikleri Gazze’de yaşam savaşı verenlerin çoğunun içinden geçenlerdi: "Babam yaralı döndüğü için mutluyum, ölü değil. Babamdan Amerikalılardan yardım almasını istemiyorum, onun yerine açlıktan ölmeyi tercih ederim.”

Akdeniz kıyısında bir kent, içinde 2 milyon insan bunları yaşıyor.

Öte yandan umursamadan hayatına devam eden yüz milyonlar, milyarlar…

Enflasyonu, yolsuzlukları tartışıyor kimileri, kimileri ise savunma sanayiinde ne kadar güçlü hale geldiğini anlatıyor.

Şeytan ete kemiğe bürünüp Yahudi oluyor ve açlıktan ölmemek için ölümü göze alan insanların almak için çaba harcadığı un paketlerinin içerisine uyuşturucu haplar koyuyor.

Gazze açlıktan ölse de direniyor ve yeryüzünün en alçak, en ahlaksız yaratıklarına karşı şerefli bir mücadele veriyor.