Dünya, 'darul-hikem' hikmetler diyarı olduğundan, dünyada eşyanın var olması, tedrici ve zaman ile olması Rabbani hikmetin gereğidir. Gökler ve yer, altı devrede, safha safha yaratılmış ve sonunda şu gördüğümüz koca kainat ortaya çıkmıştır. Kainatın yaratılışındaki bu hikmet tecellisi, ondaki olaylarda da kendini göstermektedir.

Mesela gece birden yeryüzünü kaplamaz; gündüz de aniden gelmez. Geceden seher vaktine geçilir ve onu güneşin doğuşu takip eder. Daha sonra güneşin yine yavaş yavaş yükselmesiyle öğle vaktine erişilir, onu da o bereketli ikindi vakti takip eder ve sonunda gurup vakti gelir. Şayet gündüz aniden gelse, gece birden bastırsaydı, ne seherden söz edebilirdik, ne öğleden, ne de ikindiden.

Bu hikmetli yaratılış, bitkiler aleminde de hüküm sürmektedir. Çekirdekte İlahi bir sanat ve hikmet gizlidir. Koca ağacın bütün programı o küçücük alemde kader kalemiyle çizilmiştir. Ondaki, genetik şifre, ilim adamlarını hayretler içinde bırakan mükemmellikte ve yine onları çaresiz kılacak kadar derin sırlarla, hikmetlerle doludur.

Çekirdeğin açılması, apayrı bir harika. Fettah isminin tecellisi. Yerin çekimine rağmen yukarıya doğru başlayan hikmetli ve intizamlı yürüyüş. Derken fidan devresine eriş. Boy atma ve kalınlaşma devreleri ve sonunda çiçek açıp meyve verme... Her meyvenin de büyümesi, kemale ermesi ve o yumuşak meyveden sert çekirdeklerin süzülmesi, yine birden bire değil; safhalar halinde gerçekleşmektedir. Her safhası ilim ve hikmetle yürütülen bu akıl almaz faaliyetler, yeryüzünü değişik tablolarla doldurur ve fikir ehlini bu İlahi sanatlara hayran bırakır.

Dünyada hikmet, ahirette ise kudret hakim olur. Şayet dünya, kudret alemi olsaydı, şu muhteşem kainat altı gün, yani altı devre yerine bir anda yaratılacaktı. Ondaki ağaçlar da bir anda bitecek ve son şekliyle boy göstereceklerdi. O zaman yukarıda saydığımız İlahi sanat eserleri de vücut bulmayacaktı. Çekirdekler alemi, yoklukta kalacak; açılmaları, büyümeleri, fidan olmaları gerçekleşmeyecekti. Çekirdekler olmayınca, haliyle yumurtalar ve nutfeler alemi de yokluktan kurtulamayacaklar, bu evrene gelip taşıdıkları Rabbani sanatları sergilemekten mahrum kalacaklardı. Fidanlar olmayınca, bebekler de kuzular da buzağılar da olmayacaktı. Binlerce sanat, bire inecek, yüzlerce güzellik ortadan kaybolacaktı.

Yine terbiye ve tedbir fiillerinin tecellileri görülmeyecek, sadece ibda ve icat fiillerinin ürünleri alemde boy gösterecekti. İşte ilahi hikmet, buna müsaade etmedi ve kainatı bir anda yaratmak yerine; altı devrede inşa etmeyi takdir eyledi. Meselenin insana bakan bir yönünü kısaca hatırlayalım: Kainat bir anda yaratılsaydı insan da bir anda yaratılacak ve kemal yaşı kırk olduğuna göre, dünyamız kırk yaşında ilkokul öğrencileriyle dolacaktı.

Âhirette ise, hikmet yerine, kudret hakim olacak. Otuz gün çalışan bir memurun, maaşını bir anda alması gibi, dünya imtihanını kazanan mü'minlere de dereceleri ve ödülleri bir anda verilecek ve cennetten kamil bir insan olarak istifade edecekler. Zaman çekilecek aradan. Bekleme diye bir şey olmayacak; her arzu edilen anında yaratılacak. Bedenler latifleşecek, nuranileşecek. Bir anda birkaç mekanda bulunmak, ayrı sohbetlere iştirak etmek, farklı nimetleri tatmak mümkün olacak. Devre devre yaratılan alemde, safha safha halkedilen insan, zaman nehrinde yavaş yavaş akan yaratıklardaki hadsiz hikmet tecellîlerini seyretmesine mükafat olarak orada, kudret tecellîlerini ebediyyen seyir ve o tecellîlerden aralıksız istifade edecektir.