CHP’li yöneticilerin bağırarak neyi gizlemeye çalıştıkları şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ülke insanının çektiği sıkıntılar ortadayken, zimmetlerine geçirdikleri iddia edilen astronomik rakamlar bir bir ortaya saçılıyor.

Ama ciddi iddialarla ilgili cevap vereceklerine, sokakları savaş alanına çeviriyorlar. Yolsuzluğun, hırsızlığın üstü örtülsün diye sesleri düşecek kadar bağırıp çağırıyorlar. Halk lokantalarıyla fakir fukaranın desteğini almaya çalışırlarken, öte tarafta halkın parasını nasıl da kasalarına doldurdukları, zimmetlerine gayrimenkuller geçirdikleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Basına yansıyan bilgilere göre, yolsuzluk soruşturmasında özellikle CHP’li tanıkların anlattıkları dikkat çekiyor. Yolsuzluk, rüşvet, sahtecilik gibi konulara tanıklık eden, aralarında inşaat şirketi yöneticilerinin de bulunduğu 25 kişi, İBB’deki kirli para döngüsü hakkında savcılığa bilgi vermiş.

Yansıyan haberlere göre, değişik iş kollarında çalışan tanıklar, kiminle, nerede, nasıl konuştuklarını, ne kadar para istendiğini bir bir anlatmış. Belediyede çalışan bazı tanıklar, paranın İmamoğlu’na yakın Murat Ongun, Fatih Keleş, iş adamı Adem Soytekin ile tekstilci Hüseyin Köksal’da toplandığı ve kasalarda tutulduğu bilgisini vermiş. Bu isimler dışında da kasalar olduğunu belirten tanıklar, kaydettikleri bazı görüşmeleri de savcılıkla paylaşmış.

Basın, Ekrem İmamoğlu’nun ortağı olduğu şirketle ilgili bilgilere de ulaşmış. MASAK raporunda, yüzde 60 hissesi Ekrem İmamoğlu’na, yüzde 40 hissesi babası Hasan İmamoğlu’na ait olan İmamoğlu İnşaat’ın, 3 yılda 117 adet taşınmaz aldığı bilgisine yer verilmiş. Şirket, 8 Aralık 2020 - 11 Aralık 2023 tarihleri arasında 19 dükkân, 19 mesken, 63 konut, 8 ofis, 6 büro, 2 arsa olmak üzere 117 adet taşınmaz almış. 3 yılda edinilen bu taşınmaz ve para artışının kaynağı ise belirsiz.

Anlaşılan, bunlar göreve geldikleri gibi “o taraf”a çalışmış. Yolda kalan otobüslerin, inşaatı bitmeyen metroların, köpeklerin saldırısıyla canından olan çocukların, yaşlıların, kadınların, yani kısacası belediyesinden hizmet bekleyen vatandaşın sorunlarıyla belli ki ilgilenen olmamış.

3 yılda 117 adet taşınmazı hangi şirket parasıyla alabildiler, bunu açıklamaları gerekecek. Paradan kulelerin hesabı da aynı şekilde sorulmalı ve hırsızlık yapan her kimse en az “Baklava çalan çocuklar” kadar ceza almalı!

Malumunuz olduğu üzere, Aralık 1997’de Gaziantep’te gece yarısı bir baklava salonundan yaklaşık 20 kg baklava ve Antep fıstığı çalan, biri 19 ve diğer 18 yaşından küçük 3 çocuğa toplamda 27 yıl ağır hapis cezası verilmişti. Çocuklar, “Vitrinde gördük, canımız çekti. Satmak için hırsızlık yapmadık” deseler de polislerin yoğun baskı ve işkencelerine maruz kalmışlardı. Neyse ki sonradan Rahşan affıyla dışarı çıkabildiler.

Baklava çalana bu kadar yıl verildiyse, daire, villa, malikâne çalana da herhalde en az bunun kadar ceza düşünülmeli yani! Ama tabii ki konu kesinleştikten sonra!

İddialar titizlikle araştırıldıktan sonra, hırsızlık yapanlar mutlaka karşılığını bulmalı. Aksi takdirde, soruşturmaların bu işi daha da teşvik edebilecek gibi bir sonuca evrilmesi kaçınılmazdır.

Yaptığı yanlışı yanına kâr kalanın, artık o işi meslek edineceği kesindir. Etrafındakiler de kötü örneğin bir müeyyidesinin olmadığının farkında olarak bu cürme girişecekleri büyük ihtimaldir.

Onun için “Adalet yerini bulsun” diyoruz!