• DOLAR 32.603
  • EURO 34.818
  • ALTIN 2503.736
  • ...

Ümmet derken genelde İslam âlemi, özelde ise Ortadoğu`daki İslami veya halkı Müslüman devletleri kastediyoruz. İşte bu ümmetin Kürtlerle imtihanı, geçmişte ve günümüzde var olagelmiş bir sergüzeşttir. Adeta acemi satrancına dönen bu oyunda ilgili olan şark değil, hiç ilgisi olmayan batı âlemi, “şah-matı” çekmek üzeredir.

Bir gerçek ki mazlum Kürt halkı inancıyla, Peygamber aşkıyla pekişmiştir. Bu halkın sosyal hayatında kullandığı yaygın yeminleri; “Vallahi, Billahi, Kur`an, navé peyxamber, seré peyxember, Hasan-Hüseyin`in başına, şex, seyda, cami, pir, seyyid…” gibi manevi değer ve motifler olmuştur. Aynı halkta “fıllé, gâvur, Yezîd, yahudi, ermeni, xaço, papaz,Corc, Garabét,…” gibi ecnebî kavramlar ise kınama, kan davası, kavga ve hakaretin sembolleri olagelmiştir. Bu bir gerçektir. Halen de her şeye rağmen bu böyledir. Yakın geçmişe kadar bu halk ümmet ve tevhîdin fedaisi, adsız kahramanı olmuş; kendinden hiç ama hiç bahsetmeyi gerek görmemiştir. Batının kıble edildiği Tanzimat hareketinden sonra bile milliyetçi hisleri belirmemiş, en bedevî Arap aşiretlerinden de daha sönük kalmış; İran, Irak, Suriye ayrıca Osmanlı payitahtı olan İstanbul`da birliğin emniyet kemeri ve muhafızı olmuştur.

Batı etkisiyle kurulan/kurdurulan milliyet temelli cumhuriyet(?!)lerin ilk döneminde Kürtlere öncülük edenler, daima İslami şahsiyetler ve ümmetçi zihniyette olanlar olmuştur. Mahabat Kürt Cumhuriyeti Başkanı Kadı Muhammed, Irak`ta öncü olan Molla Mustafa Barzanî; Şeyh Said Palevî, Said Nursî gibileri bunlardandır. Bunun karşılığında ümmet nerede durmuştur? Açıkça diyelim; Kürt halkı, her seferinde ucuz sebeplerden dolayı cebîr ile tenkil ve te`dip edilmiş, katliamlara uğramış; toplu mezarlara dahi layık görülmemiş, öz toprağında bir fazlalık olarak görülmüş, tanrıların (Batının kurdurduğu devletçiklerin) gazabına uğramış ve aynı halk, Olimpus dağındaki büyük tanrı olan Zeus`un(ABD) himmetine mecbur edilmiştir. Zeus da halkların, mustaz`afların düzeyine inemeyeceği içindir ki kedisini ucuz sebeplerden dolayı rahatsız eden küçük tanrılara ağır cezalar kesmiş; mesela Promete`yi(Irak, Afganistan...) zincire vurmuştur.

Anlatılanlar romantik olsa da gerçeğe uyar. Türkiye`de kimilerine göre Özal ve Erdoğan dönemleri için kullanılan 2.ve 3. Cumhuriyet dönemlerinde de Kürt sorunu sorun olmanın ötesine gidememiş; çözümsüz arayışlar her seferinde gizli bir el(!) tarafından engellenmiştir. Ama artık korkunun ecele faydası yoktur. Bu kardeş halkın sorunlarını; öncüleri idam edip, halkı sindirerek ötelemek mümkün gözükmemektedir. O tarzlı devirler, artık bizde de dünyada da kapanmıştır. İnanca dayalı kardeşlik halen mümkün ve ümmetin güzel bir enstrümanıdır.

“Ey Fihroğulları, Ey Adiyoğulları…”(ey ümmet!) öz kardeşlerinize karşı ilahlaşıp Zeus`a(Büyük tanrı ABD) yönelmeyin ve onun suskun kalacağını da zinhar beklemeyin. Çünkü o, sık sık güç ve iktidar çevrelerine de cezalar kesiyor. Saddam, Kaddafî gibi dostlarının akıbeti ortada. Kürt halkının da her halk gibi hakları vardır. Bu halkın okuryazar oranı artmış; aydını, bürokratı, rahmanisi, şeytanisi, maşa olanı, ateş olanı, işbirlikçisi, birlik(tevhîd)çisi, dahisi, ahisi, yazanı, çizeni, Âdem`i elmadan yemese de Havva`ya yanaşıp yanlışı telkin edecek şeytanı, elinde hastalık için reçetesi olup kâle alınması gereken ama görmemeye inatla devam edilen Müslüman`ı vardır. Gün batıdan doğmadan Kürtlere “ikinci İsrail`` yorumunu yapmanın anlamı yoktur, bundan vazgeçin lo! Bitmiş bir maçın kararı bellidir. Kimse darılmasın, maç sonunda şah da piyon da aynı torbaya girer. Dua ile.