• DOLAR 32.269
  • EURO 34.753
  • ALTIN 2402.908
  • ...

Salat ve selam dünya ve dünyalıklardan yüz çeviren Hz. Muhammed içindir.

Etrafımızda vuku bulan tüm olaylar aslında bizlere nasihat etmektedir. Bu nasihatlerden nemalanmak için gereken şey kalbi bir dikkat ve içi dolu bir tefekkür… Özellikle bu iki hasleti kendinde barındırarak olayları gözlemleyen herkes nasihatini alır.

Böylesi gözlemlerle insan, hem ahlaki hem akidevi nasihatler alıyor. Örneğin kibirli bir insanın davranışları ve  etrafına yaydığı negatif enerjiyi gözlemleyebilen insanlar, kibrin ve kibirli olmanın diğer reddiyelerinden ziyade davranış biçimi olarak bile ne derece uzak durulması gereken bir haslet olduğunu anlıyabiliyorlar. Yani Kur`an ve Sünnet ile reddedilmemiş olsaydı bile kibirli insanın aslında düşmüş olduğu çukur hali dahi insana kibirli olmayı kerih gösterecek ve uzak durmasını sağlayacaktı.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) hakkında rivayet edilen bir husus konuyu anlatmamda yardımcı olacaktır. Denir ki; Hz. Ebu Bekir (r.a.) cahiliyesinde bile hiç içki içmemiş, içkili şeylerden hep uzak durmuştu. Bunun hikmeti kendinden sorulunca da şöyle demiştir: “Ben Mekke sokaklarında sarhoş olup gezinen insanların hallerine bakıyordum. Bağırıp çağırıyorlar, sokaklarda sızıp kalıyorlar, kendilerine kusup rezil bir hale geliyorlardı. Onların bu hallerini gördükçe de içkili şeylerden tiksiniyordum”

Demek ki, insanoğlu etrafını akli ve kalbi olarak gözlemleyebilirse her şey ona nasihat edebilecek kadar güçlü bir lisana sahiptir. Allah u A`lem  Hz. Ali`nin (r.a.) “Ben ahlakı ahlaksızlardan öğrendim” sözü demek istediklerimizin özetidir.

Olaylardan hem ahlaki hem akidevi nasihatler alabilmek hidayetin bir başka şekli olsa gerek. Farklı vesilelerle dile getirmeyi sevdiğim bir şeydir:

“Biz Müslüman olmasaydık bile bize yasaklanan her şeyden uzak durmalıydık. Zira bize yasaklanan şeylerin çoğu insaniyetimizi korumak-kurtarmak içindir.

Müslüman olmamız ile bunlar kayıt altına alınmıştır. Mesela yalan…  Biz sadece Müslüman olduğumuz için mi yalandan uzak kalmak zorundayız. Müslüman olmasaydık yalanı yine kerih görürdük. Zira yalan insaniyeti zaafa uğratan, insanlığı alçaltan bir husustur. Allah bizi insan yarattı, insanca hususiyetler bahşetti. Bunları korumak için de İslamlığı bize nasip etti. Bize yasaklanan şeyler ile insani yanımız muhafaza ediliyorsa ve Müslümanlığımız ile bunun bağlayıcı tarafı belirleniyorsa, yani böyle olduğunu kabulleniyorsak o halde yapmamız gerek veya yapmamamız gereken şeyleri Müslüman olmasaydık bile, İslam ile mükellef tutulmasaydık bile yapmamız elzem olurdu.

Yalandan, kibirden, cimrilikten, korkaklıktan, iki yüzlülükten, insanları aldatmaktan, kumardan, fuhuştan... En başta insan olduğumuz için kaçınırız, sakınırız… Biz insanız, insanca değerlerle donatılmışız. Kabul ederiz ki, bu saydıklarımız insaniliğimizi tazyif eden zelil edici şeylerdir. Bunları yapmak için kafir olmak gerekmez.  Kafirlerde bile insani sıfatların zerresi kalanlar varsa bunlardan sakınırlar. Şahsiyetli bir kafir, yalanı kendine yedirmeyebilir örneğin… Bence nasıl ki yemek yemek, su içmek, uyumak, konuşmak gibi en temel insani gereksinimlerle insani yaşamımızı idame ettirmemiz gibi İslam`ın kayıt altına aldığı emir ve nehiylerde insaniliğimizi idame ederiz.

Müslümanlar dışındaki guruhlar İslamın kaydına girmediklerinden bundan mahrum kalırlar ve “Onlar akletmezler, onlar anlamazlar, onlar farkına varmazlar...” gibi Kur`anî ibarelerin de ifade ettiği gibi onlar insanlıklarından kaybederler.

Bana göre yapmamız gereken ve uzak durmamız elzem olan şeyleri birebir insanlığımızla bağlantılı hale getirmemizdir.  Zira bunu başarabilirsek halis bir sevgi ve yine halis bir nefret ve tiksintiyi kazanabileceğiz. Bu ise doğru ve şuurlu bir kulluğun anahtarıdır. Bir insan, Allah`ın yasaklarından önce insan sonra Müslüman olduğu için uzak durursa Allah`ın yasakladığı her şeye karşı bir tiksinti duyacaktır. Yine Allah`ın emirlerine önce insan ardından Müslüman olarak bağlansa Alllah`ın emrettiklerine derin sevgiler besleyecektir. Bu da hürlerin, özgürlerin ibadetini ona kazandıracaktır.

Bunu şöyle formüle edebiliriz. Farz-ı muhal içki serbest olsaydı ama içkide yasaklanmasını gerektiren aklı zayi ediciliği, toplumsal, ailesel ve bireysel yıkıcılık illetleri olduğu gibi devam etseydi içki içenlerin düştüğü hâlleri nasihat bilip içkiden kaçınır mıydık? Ya da namaz farz olmasaydı Allah aşkına 5 vakit namazı şu anda kılıyor olduğumuz hassasiyetle kılıyor olur muyduk? İşte hürler Allah`a böyle ibadet eder. Sadece Müslüman olmalarının gerekliliği ile değil insan olmaları Allah Hazretlerinin de Allah olması hesabiyle yapar veya yapmazlar.

Peki bu bir mertebe ise nasıl ulaşılabilir?

Birden fazla doğru cevabı olan bu soruya şöyle yanıt verebiliriz: Bir kez ilimsiz bir şey olmaz. İrfansız ilim topal kalır. ihlassız irfan namlusu size dönük silahtır.

Tüm bunlarla beraber olaylardan nasihat kapmak yeteneği şarttır. Kibirsizlik hali için kibirliler, cömertlik için cimriler, ihlas hali için riyakarlar... çok büyük nasihatler vermektedir. Bahsettiğimiz gözlemi iyi yaptıktan sonra insanlığımıza vurup yakışıp yakışmadığını kontrol edelim. O zaman Allah`a hür bir kalp ile bağlanmış olacağımızı göreceğiz inşaallah..

SELAM VE DUA İLE