• DOLAR 32.205
  • EURO 35.116
  • ALTIN 2500.695
  • ...

Amerika Rüyası diye bir tabir, bir hülya vardı bir zamanlar. Hollywood denen sihirle insanların zihnine kazınmış ve bu ‘Yalancı Cennet’ tüccarlar tarafından insanlığa pazarlanmıştı.

Gazze eksenli yaşananlarla birlikte artık bu rüyanın son bulduğu ve hatta ‘Amerikan Baharı’na doğru evirildiği görülüyor.

ABD için artık geri dönüş yok. Çünkü bugüne kadar özenle gizlediği gerçek yüzü görünmüş oldu.

Amerika, gerek 1776’daki ‘Bağımsızlık Beyannamesi’yle gerekse de 1787’de tüm Eyaletleri tarafından oylanarak kabul edilen Anayasasıyla aslında 1789’daki Fransız Devrimi ile gerçekleşen İnsan Hakları Bildirgesinden önce ortaya atılmış birçok önemli değere atıf yaparak Batı Dünyası’na öncülük etmişti.

İki yüz yılı geçen bu öncülük, 7 Ekim ile birlikte yerini silahlı gücün despotik doğasına terk etmiş bulunuyor.

Çünkü ABD’nin kuruluş aşamasındaki hiçbir değeri bugün bir anlam ifade etmiyor.

ABD’li siyasetçilerin, Siyonistlerin emir eri gibi hareket etmelerinden sonra temel varoluş değerlerini çiğnemesi elbette ki vicdan sahiplerinde harekete yol açıyor, lakin bu durum Beyaz Saray ve tamamıyla Siyonist lobinin emrinde olan Dışişleri Bakanlığını pek de etkilemiyor.

ABD’li yöneticiler, Gazze’de katledilen siviller bir yana, özellikle 140 gazeteciye suskun kalıyor. Oysa gazetecilik ve basın özgürlüğü ABD’nin temel kuruluş felsefesinin en önemli unsuru idi.

Siyonist Rejim, 140 gazeteciyi hedef gözeterek katlediyor, yetmiyor, El Cezire gibi dünyaca meşhur bir yayın kuruluşunun yayınını yasaklama kararı alıyor, kanal polis baskınına uğruyor ama ABD’den hiçbir ses çıkmıyor.

Belki bu durum insanlara garip geliyordur. Yani 35 bin insan katledilirken neden gazetecileri önemsesin deniliyordur.

Neden mi? Çünkü Gazeteciler savaş ortamlarında dahi dokunulmazdırlar. En yoğun çatışma anlarında dahi bulundukları muhitin konumunu her iki tarafa vererek o noktanın vurulmamasını isteyebilirler.

Ancak söz konusu olan siyonist işgal rejimi israil olunca her şey ters yüz oluyor.

Konumunu bildiren gazeteciler, siyonistler tarafından özellikle katlediliyor.

İşin bu noktada siyonsit rejime sınırsız destek sunan ABD’den güçlü bir adım bekleniyordu.

Lakin o da olmadı.

Gazze’nin her tarafında saha muhabirleri siyonistlerin özel kuvvetleri tarafından adeta avlandı.

Basın özgürlüğünü putlaştıran ABD ve Batı Dünyası’ndan yine ses çıkmadı.

Ama aynı ABD, Netzah Yehuda (Tepe Gençliği) adıyla bilinen ve Müslüman karşıtı aşırı sağcı terörist Yahudi yerleşimcilerden oluşan bir tabura yaptırım uygulayacağını belirtiyor.

Yani adeta insanların aklıyla alay ediyor.

Sormak lazım işgalcilerin sözde ordusunun hangi birimi masum veya normal bir asker gibi davranmakta? Hangi birimin elinde masum sivillerin, kadın ve çocukların kanı yok? Hangisi işkence etmekten çekiniyor, hangisi vahşetten zevk almıyor? Hangisi Müslüman Gazzelilerin tümünün öldürülmesi gerektiği görüşünü paylaşmıyor?

Hal böyle iken ABD’nin bir çete/ordunun sadece çok küçük bir kısmına yaptırımı bas bas bağırarak ilan etmesi öte yandan yaşananları objektif olarak insanlığa aktarmaya çalışan gazetecilerin özellikle katledilmelerine sessiz kalması insanların aklıyla alay etmek olduğu kadar kendi asli değerlerinin aslında sembolik olduğunu ve bir aldatmacadan ibaret olduğunu göstermiyor mu?