Dijitalizm; çağın vebası
Dünyadaki gelişmelere, teknolojinin ve dijital dünyanın geldiği noktaya bakıldığında çağın vebasının aslında ne corona, ne maymun çiçeği, ne kanser ne de başka bir hastalık olduğu anlaşılıyor. Çağın vebası bütün bu hastalıklara oranla toplumdaki tesir anlamında çok daha etkili, kalıcı ve çok daha öldürücü olan “Dijitalizm”dir.
Corona, maymun çiçeği ve ileride üretilecek diğer viral veya mikrobiyal hastalıklar çağın vebasının bütün dünyaya yayılması ve sistemsel anlamda yerleşmesi için birer mukaddime hükmündedirler ancak. Ortam ve şartlar onlar üzerinden hazırlanır, insanlar bunlar üzerinden zorunlu olarak ve de ivedilikle kendilerini dijitalizme teslim ederler.
Hedefleri büyüten egemen güçler, tek tek ülkeleri işgal etmek; kültürel, ekonomik, sosyal veya askeri anlamda kendi egemenliklerine almak suretiyle sömürmekle yetinmiyorlar şimdi. Egemen güçlere hizmet eden ve sömürü politikalarını meşrulaştıran BM, AB, NATO veya daha dar anlamda Şangay ittifak, Körfez İşbirliği Konseyi veya Afrika Birliği gibi oluşumların çalışmaları tatmin etmiyor şimdi. 2.Dünya Savaşı sonrası izlenen sömürü politikalarından neredeyse tamamen el etek çekiliyor. Yıllardan beri yeni bir dünya düzeni misyonu üzerinde çalışmalar olduğu anlaşılıyor. Zira Kuş Gribi, Sars, Ebola gibi salgınlar üzerinden bütün dünyayı kadavra olarak kullanan bu kan içici vampirler, sağlık sektörünün en elverişli alan olduğunu teşhis ettiler. İnsanların sağlığının ideolojik bir aygıta dönüştürülerek silaha dönüştürülmesi ise en canavarca yöntem olsa gerek. Çünkü resmen insanlık kırımdan geçiriliyor.
Gelinen noktayı özellikle İslam dünyası iyi okumak ve gerekli tedbirleri geliştirmek zorundadır. Egemenlerin hedefi ülkeleri değil, ulusları değil, bütün insanlığı aynı anda hedef kitle haline getirmiş, etnisiteler, mezhepler, inançlar üstü bir strateji ile insanlara tek tek ulaşmayı, yönlendirmeyi, sömürmeyi ve homojen bir yapı kazandırılmak suretiyle kendilerine bağımlı hale getirmeyi hedeflemektedirler.
Dijital dünyaya, burada oluşturulan platformlara ve burası üzerinden geliştirilen ilişki ağlarına bakacak olursanız dünyada ne ulus devlet vatandaşlığı gibi bir birliktelik, ne etnik bir aidiyet, ne din, ne dil ortak kimlikliliği anlamında sınır bırakmadılar. İnsanlığı tek tipleştirip bütün aidiyetleri yakmak istiyorlar. Yani var olan bütün bağlar, teknolojik bağımlılık ile olabildiğince kırılgan hale getiriyor. İşte bütün dünyayı bugün kasıp kavuran bu teknolojik stratejinin bizim anlayabileceğimiz şekildeki kavramsallaştırılmış hali “dijitalizm”dir.
Bütün dünyayı küçücük bir aygıta sığdırıp insanların cebine yerleştiren bu yeni süreci sadece dijital teknolojinin geldiği nokta olarak algılamak büyük yanlıştır. Bütün dünyaya tahakküm eden hem politik, hem ekonomik, hem sosyal, hem kültürel ve çok ön plana çıkarılmasa da aslında aynı zamanda askeri işgalin en gelişmiş, karşı konulması çok zor aygıtı olarak görmek gerekir.
Zira artık egemenler artık ülkelere değil, tek tek bütün dünyada bizatihi insanlara hükmediyor ve onları idare ediyorlar.
Yeni düşmanı bu şekilde deşifre edersek savunma ve karşı saldırı stratejileri arayışına girmek daha kolay olacaktır.