• DOLAR 32.553
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2444.305
  • ...

Bizim kültür ve medeniyetimizde toplumu kötülüklerden korumak, iyiye sevk etmek, suç ve suçlu ile mücadele, kötülüklerin önünü kapatmak sadece yasal dayatmalarla, cezalandırmalarla, baskı ve tehdit ile değil, daha yapıcı yöntemlerle yapılır. Yani güzellik varken çirkinlik tercih edilmez. İnsanların tabiatında da güzelliğe teveccüh vardır. Çirkinlik iticidir.

Bizim medeniyet anlayışımızda esas olan, yapıcılıktır. Eğitmek, ıslak etmek, güzeli-doğruyu göstermek, çirkinin çirkinliğini ortaya koymak en etkili yöntemdir. Daha çok; topluma rol model olacak güzel örneklikler oluşturup toplumun başına getirmekle medeniyetler kurulmuş aslında.

Günümüz dünyasında toplumu etkileme ve yönlendirme daha çok siyaset kurumu üzerinden yapılmaktadır. Bu nedenle siyasetin vitrininde olan kişilerin yaşam tarzları, fikirleri, duruşları toplumu ciddi anlamda etkilemektedir. Suya sabuna dokunmayan liderlerin çözümsüzlüğe mahkum kalan sorunlardaki rolleri tartışmaya açılmalıdır bana göre.

Topluma ciddi anlamda zarar veren sorunlara baktığımızda ise en çok; içki, kumar, faiz, zina, gayrı meşru ilişkiler, ırkçılık, hırsızlık, vergi ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, yolsuzluk, emek hırsızlığı, haksız kazanç, evlenme oranlarındaki azalma ve aile kurumuna yönelik saldırıları görürüz.

Dolayısıyla siyaset kurumunda toplumun sorunlarını çözmeye talip siyasi parti liderlerine ve vitrinlerde yer alan diğer aktörlere siyasi, ahlaki, ailevi ve de sosyal anlamda rol model olabilecek bir karakterde olmaları yakışır. Toplumu nereye taşımak istiyorsak rol model olarak toplumun önüne geçen kişiliklerin de buna uygun olması kaçınılmazdır. Bu anlamda parti liderleri kangrene dönüşmüş sorunlara yönelik olarak daha interaktif bir pozisyon almalıdırlar diye düşünüyorum. Mesela iktidardan başlayacak olursak;

Sayın Erdoğan çıkıp halka; kumar felakettir. Geleceğinizi, ailenizi, toplumunuzu ve en önemlisi de ahiretinizi düşünüyorsanız kumardan uzak durun. Yılbaşı biletlerini almayın, kumar oynamayın, iddaa ve benzeri resmi veya gayrı resmi kumar ve şans oyunlarına yaklaşmayın. İddaa veya yılbaşı biletleri her ne kadar vergisini ödüyorsanız dahi sonuç itibarıyla kumardır. Kumar, vergisi ödenince caiz olmuyor. Sakın ha, bulaşmayın, derse nasıl olurdu?

Veya yine Sayın Erdoğan; sakın ha, bankalardan kredi çekmeyin. Faizli işlere bulaşmayın. Biz bankacılık sektörüne verilen bütün avantajları keseceğiz. Ekonomik adaletsizliğin en önemli nedenlerinin başında haksız kazanç vardır. Faize bulaşan asla iflah olmayacaktır, der ve gereği de yapılırsa…

Sayın Kılıçdaroğlu çıkıp; Ey halkım! İçkiden uzak durunuz. İçki bütün felaketlerin anasıdır. Suç oranlarının %60-70’i alkol gerekçelidir. Toplumunuzun ve ailenizin felaketini istemiyorsanız içki ve alkollü ürünlerden uzak durunuz derse… Veya; Ey gençler! Evleniniz. Ailenizi sağlam temellere oturtunuz. Toplumumuzun geleceğini garanti altına almak, sağlam ve erdemli nesiller yetiştirmek için mutlaka evlenmeniz gerekir, derse hiç mi etkisi olmayacaktır?

Sayın Bahçeli de meydanlara çıkıp; Ey Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi bütün Anadolulu vatandaşlarım, kardeş olunuz. Irkçılık yapmayınız. Bin dört yüz  yıldan beri bizim üst kimliğimiz Müslümanlıktır. Sakın şaşırmayın, safları sık tutun derse, ne güzel olurdu değil mi?

Yine Ümit Özdağ mesela; mülteciler bizim yardım ve ilgimize muhtaç mağdur kardeşlerimizdir. Onları sevin. Onlarla her türlü dayanışma içerisinde olun. Onlara inancımızın ve medeniyet değerlerimizin öngördüğü şekilde yardımcı olun. Ellerinden tutun. Sakın misafirlerimize kem gözle bakan art niyetli odaklara prim vermeyin derse…

Ahmet Davutoğlu hocamız mesela, aynı şekilde çıkıp; Ey Müslüman kardeşlerim, hiç kimse Allah’ın kadına verdiği değerden daha fazla bir değeri kadına veremez. Kadın ve erkeği bir birine düşman yapmak isteyen batının kokuşmuş medeniyetinin çok tehlikeli bir projesi olan İstanbul sözleşmesiymiş, feministlikmiş, kadınlara eşitlik hakkı vermekmiş, sakın bu projelere itibar etmeyiniz. Bütün dünya bir araya gelse Allah’ın kadına verdiği “Anne” mertebesinden daha kıymetli bir değeri veremez, derse mesela.

Emin olun liderler bunları diyebilirlerse çözülmedik hiçbir sorunumuz kalmayacaktır. Ama derler mi? Doğrusu hiç ümidim yoktur.