• DOLAR 32.377
  • EURO 34.742
  • ALTIN 2411.123
  • ...

Türkiye yine ağır bir siyasi atmosfere girdi. Seçim süreci başladı. Siyasi partiler, görünen aktörler, görünmeyenler ve güç odakları öteden beri başladıkları hazırlıklarını tamamlamış görünüyorlar. Herkes kozlarını paylaşacak. Öte taraftan genel anlamda da Türkiye’de bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Seçimler bu değişim ve dönüşümü ciddi anlamda etkileyeceğinden 2023 seçimlerinin önemi bir kat daha artmaktadır. Darbe girişimi ile birlikte başlayan yeni süreç, hızlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Darbe girişimi, darbe sonrasında devletin organlarında başlayan hesaplaşma, sonrasında getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi veya fiili anlamda başkanlık ve yeni Türkiye’nin inşası süreci aslında devam ediyor.

Yeni Türkiye’yi inşa etmeye talip olanlar, önümüzdeki yüzyılda Türkiye’nin bölgede aktör olmasını, kendi eksenini kurmasını, dışa bağımlılıktan kurtulmasını, kendi savunma sistemini, bağımsız ekonomisini inşa etmesini hedeflediklerini ifade etmelerine karşın bu yeni konsepti ifade edenlerin ne kadar yerli ne kadar özgün ne kadar bağımsız oldukları hususu ise belki hiçbir zaman netliğe kavuşmayacak flu bir alan olarak kalacaktır.

Hadi biz “Kendi Eksenini Oluşturma” konseptini samimi ve yerli bir strateji olarak kabul edelim. Türkiye’nin ekseninin ne olduğu hususunun da açıklığa kavuşması gerekmez mi bu yeni yol ağzında? Hangi eksene hangi yöne neye göre yol alınacak? “Kendi Ekseni” denilince bunu; “tamamen yerli”, “öz değerler” ve “katıksız kadim kültür” şeklinde anlamak zorundayız. Bunun aksi bir konseptin hiçbir surette kendi eksenimiz olmayacağının bilinmesi gerekir.

Bunun inşa edilebilmesi için de; cumhuriyet ile birlikte dayatılan, bize ait olmayan ve “Anadolu Halkları”nın genleri ile büyük bir uyuşmazlık taşıyan “batı ekseni” nin çöpe atılması ayrıca bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Batı ekseni veya aslında “NATO’culuk” var olduğu günden beri sadece Britanya Krallığının çıkarlarına hizmet etti. Britanya krallığının dışında bir eksenin oluşmasına müsaade etmedi.

Ya da daha açık bir ifade ile; NATO konseptine bağlı ülkeler için “Ulus Devlet” nitelemesinin yapılamayacağını düşünüyorum. Orada sadece bir tane ulusun kurumsal devletinden söz edilebilir. Türkiye’deki ulusalcılar varsın, yüz yıldan beri kendilerini ulus devlet olarak görüp kandırmaya devam etsinler. Velev ki Türklük anlamında dahi olsa, Türkiye’de kurumsal anlamda bir ulus devlet mekanizmasının oluşumuna müsaade etmediler. Ellerinden gelse hiçbir zaman da etmeyeceklerdir. Devletin yapılanmasından eğitimine, ekonomisinden askeriyesine, anayasasından bütün diğer mevzuata ve hukuk sistemine bir bakın. Hangisi Anadoluluk ruhuyla uyum halindedir ki?

 Batı ekseni çöpe atılmalı derken, kast ettiğim batıya savaş açmak değildir elbette. Onların eksenleri onlara, kendi eksenimiz bize olsun. Ama onların ekseninden çıkmadan, kendi eksenimizi kurmamızın imkânsız olduğunu da bilmemiz gerekir.

Bu arada yapılması gereken şeylerden bir tanesi de; şimdiye kadar kendi eksenimizi kurmamızı önlemek için batının ayaklarımıza hangi ağırlıkları bağladığını tespit etmektir. Tespit edelim, tespit edelim ki onlardan kurtulabilelim. Bu ağırlıklar da gelecek yazıya inşallah.