• DOLAR 34.427
  • EURO 36.439
  • ALTIN 2844.405
  • ...

Suriye`de yedinci yılına girilen savaş, Suriye`yi baştan sona yıktı. İslam medeniyetinden ve tarihinden kalan güzelim Suriye şehirleri ve eserleri yerle bir oldu. Yüz binlerce Suriyelinin ölümüne, milyonlarcasının mülteci olarak perişan olmasına sebebiyet verdi. Avrupa`daki on binlerce Suriyeli çocuğun akıbeti dahi bilinmiyor. Avrupa`da mülteci olarak kabul edilen Suriyeli ailelerin çocukları, sığındıkları devletler tarafından her fırsatta ellerinden alınıyor. Haddi hesabı olmayan aile dramları yaşanıyor. 

Sadece bunlarla sınırlı değil.

Suriye`deki savaş, bölgede dengeleri değiştirdi. Taşları yerinden oynattı.

Yemen, Suudi Arabistan`ın başını çektiği koalisyon güçleri tarafından Suriye`nin rövanşı olarak cezalandırıldı, cezalandırılıyor.

Savaş uçaklarının bombardımanları altında can verenlerin dışında, uygulanan ambargo ve ablukadan dolayı oluşan açlık ve koleradan binlerce kişi öldü ve yüz binlerce kişi de açlığın ve salgın hastalıkların pençesinde can çekişiyor.

ABD, Suriye`deki savaş ile gelip bölgeye yerleşti. Askeri üslerini kurdu. Suriye Demokratik Güçleri adı altında YPG/PKK ile Rakka`ya kadar uzandı. Şimdi, Suriye`ye yerleşmiş olan ABD`yi Suriye`den çıkarma konusu, büyük bir sorun ve soru işareti olarak Türkiye ve İran`ın önünde duruyor. Burada Rusya önem kazanıyor.

Sovyetlerin dağılmasından sonra bir dönem Çeçenlerin karşısında maskaraya dönen süper güç Rusya, Suriye`deki savaş ile bölgede tekrar askeri ve siyasi aktör olma gücünü elde etti. ABD ile birlikte Suriye`yi avucuna alan Rusya, diğer bir emperyalist güç olarak kapısı aşınan ülke oldu. Türkiye ve İran orada çözüm arıyor. Suudi Arabistan orayı oyunun bir parçası olarak görüyor. Sudan oraya yöneliyor.

Bütün bunlar ister istemez akla Rusya tehdidini getiriyor. 

Siyasette ve savaşlarda ittifaklar anlaşılır bir durumdur. Hatta daha büyük tehlike ve tehditlere karşı bazen zaruret halini alır.

Türkiye ve İran, Rusya ile bu bağlamda ilişki geliştiriyor ve Suriye`deki oluşmuş fiili durumu çıkarları doğrultusunda çözüme kavuşturmak için Rusya ile ortak hareket ediyorlar. Bu, bir yere kadar anlaşılır bir durumdur.

Ancak bu, aynı zamanda Rusya`yı güçlendiriyor. Rusya`nın her iki ülkeye yüzyıl öncesine kadar açtığı savaşlara ve her iki ülke üzerinden denizlere açılmak amaçlarına ve geçmişteki güçlü dönemlerinde İslam ülkelerinde oynadığı role bakılırsa; Rusya`nın ne Türkiye`nin, ne İran`ın ve ne de İslam ülkelerinden herhangi birinin gerçek manada dostu olmadığı ve İslam aleminin lehine nihai, kalıcı bir çözümün adresi olmayacağı görülecektir.

Bilakis Rusya büyüdükçe ve güçlendikçe İslam alemini yutacak olan ikinci bir ejderhaya dönüşecektir.

Elbette ki Türkiye ve İran, Suriye`de çözüm için Rusya ile görüşmek ve bazı hususlarda ortak kararlar almak durumundadır. Ancak gözden kaçırılmaması gereken; nihai çözüm, Rusya ve herhangi bir emperyalist güç merkezi ile kurulacak ittifak değil, İslam aleminin kendi içinde üreteceği birlik olacaktır.

Türkiye ve İran, yaşananlardan ders çıkarmalı, ihtilafları bir tarafa bırakıp, bunun için gayret etmeli ve bunun zeminini oluşturmak için çabalamalı.