• DOLAR 34.611
  • EURO 36.343
  • ALTIN 2925.078
  • ...

İslam…

Radikal İslam…

Ilımlı İslam!

İlki; Allah`ın dinini temsil ediyor.

Diğer ikisi ise kavram olarak birbirine zıt gibi görünse de bir tür türev niteliğinde. Konjonktüre bağlı olarak kimi zaman sert, kimi zaman tatlı yüzüyle İslam`a alternatif olarak piyasaya sürülen iki farklı uygulama niteliği taşıyor.

Kavramsal olarak zıt gibi görünen “Radikal” ve “Ilımlı” sıfatlar taşıdıklarına bakmayın. Deyim yerindeyse aynı çubuğun iki farklı ucu niteliğinde. Kavramsal zıtlık, temsil ettikleri misyon noktasında ortaklaşmalarının üzerini örtmeye yetmiyor. Birbirlerinin rakipleri/alternatifleri gibi piyasaya sürülerek birbirlerinden beslenmeleri sağlanırken, değişen siyasal konjonktür her defasında hangisinin parlatılıp vitrine yerleştirilmesi gerektiğinin başlıca belirleyicisi oluveriyor.

Zıt gibi görünen iki kardeş kavram asla doğal ortamlarda, doğal mecralarla yeşermiyor. İslam dünyasında İslami faaliyetler adına ne zamanki kayda değer mutedil bir faaliyet yeşerse, itidal üzerine kurulu bir cemaat belirse, çok geçmeden hemen yanı başında duruma göre “Ilımlı” ya da “Radikal” etiketli engeller boy göstermeye başlıyor. Özgün bir çalışma yöntemiyle değil; karşıtlık üzerine, karalama, bulandırma, kirletme ve nihayet engelleme misyonuyla adından söz ettiriyor. Siyasi ve beşeri alanda imar, inşa veya ihya etmeyi değil, yıkmayı hedefliyor. Siyasal anlamda “Ilımlılık” ya da “Radikallik” etiketi taşıyan sözkonusu akımların hitap ettikleri kendi toplumlarına bile nefes aldıracak bir İslami/insani proje geliştirdiklerine asla şahidlik edemezsiniz. Ama yeşerdikleri her bölgede devasa yıkımlara neden olduklarına dair nice örnekler önümüzde duruyor.

Her iki akımın diğer bir ilginç ortak noktası ise, akıbetleriyle ilgilidir. Yüklendikleri engelleme ya da yıkıma uğratma faaliyetlerinden herhangi birini tamamladıkları anda akrebin kendini sokması gibi bir anda intihar denebilecek bir kalkışmayla kendi sonlarını kendi elleriyle tamamlıyorlar. Çünkü senaryo, filmin sonuna doğru “The END” üzerine kurulu ve senarist “Stop” dediği anda ekran kararıveriyor!

Hani rahmetli Seyyid Kutub`un “Amerikancı İslam” diye tabir ettiği olgu vardı ya, işte mesele tam da bu noktada ifadesini buluyor.

İslam dünyasında tevhidi anlayışı önceleyip küresel/bölgesel sömürü düzenini reddeden İslami uyanışlar belirdiği anda bu anlayışın/uyanışın etrafında duruma göre “Ilımlı” ya da “Radikal” handikaplar belirmeye başlıyor.

Yıkıcı radikalizmin patronluğunu uzun dönemdir yürüten Suudi`nin müstakbel kralı Muhammed Bin Selman, ki kendi deyimiyle “Yıkıcı faaliyetlerin” geçmişini 1979`a dayandırmakta, zaten bu durumu en açık şekilde ifade etmiyor muydu, “Ilımlı” kavramını gündeme taşıdığı taze açıklamasında?

“Karagöz” oyununu bilirsiniz. Perdeye yansıyan şekliyle Karagöz cahil, bağnaz bir tip. Karşısında ise nisbeten “Ilımlı” tiplemesiyle Hacivat, namı diğer Hacı Cavcav!

Karagöz tiplemesi tiksinti uyandırıyorsa, tek alternatifiniz var, o da Hacı Cavcav! Hacı Cavcav`dan tiksindiyseniz alın size Karagöz!

Geçimsiz iki tipleme olduklarına bakmayın. İkisini de perde gerisinde oynatan aslında aynı “Usta” el. Sanki bu biraz da “Radikal – Ilımlı İslam” ikilemini andırıyor gibi.

Veliahd Prens Muhammed Bin Selman 1979`a kadar götürdüğü “Radikal kötülük” üzerinden dönemin Kral Fahd`ını Karagöz tiplemesi gibi “Aşırı/sevimsiz” gösterme çabasını seyircilerin tercihine bağlasa da, parlattığı “Ilımlı İslam” üzerinden sevimli Hacı Cavcav rolüne duyduğu özlem gözlerden kaçmıyor. Bakalım perde oyununun ustaları bu kez Hacı Cavcav`ı nasıl oynatacaklar?