Katar Krizi Çözülmemeli!
Ortadoğu`da son süreçte yaşanan Amerikan/İsrail/Suudi ortak politikalarının henüz detayları aydınlanmamış iğrenç bir zemini, karanlık bir arka planı vardır.
Kriz ve restleşmeler sürdükçe iğrenç zemine dayanan arka planla ilgili karanlık noktalardan bazılarına işaret edilmekte, karanlığın ardında kalmış iğrenç manevralarla birbirlerine mesaj vermektedirler.
Körfez/Ortadoğu denince elbette birbiriyle iç içe geçmiş çok sayıda faktör söz konusudur. Petrol, sermaye, ekonomi, silah ticareti, terör ihracatı ve terör bağlantıları…
Bunların yanında İslam dünyasına yönelen operasyonların koordine edilmesi, siyonizme meşruiyet sağlanması, Filistin davasının sümenaltı edilmesi, küresel koordinasyona karşı çıkanların içerden çökertilmesi veya dışarıdan ablukaya alınması…
Küresel koordinasyonun selameti açısından Müslümanların birbirlerine düşürülmesi, ülkeler arası ihtilaf, örgütler arası ihtilaf, halklar arası ihtilaf, mezhepler arası ihtilaf ve tüm ihtilafların çatışmalara tahvil edilmesi gibi bugün muzdarip olduğumuz tüm bunların ucu Körfez kaynaklı karanlık zemine dokunmakta, oradan da ABD/israile uzanmaktadır.
Aslında bugün bölgede yaşadığımız tüm acılar; Amerikan aklı, Siyonizm entrikaları ve Körfez/Arap sermayesinin bir araya gelerek oluşturduğu tezgahlarda üretilip piyasaya sürülmektedir. Bu tezgahlarda üretilen entrikalar stratejik bir akıl ve sınırsız bir sermaye ile parlatılarak belli kesimlerin “kutsallarına” dönüştürülmekte, bilahare startı verilen çekişme ve çatışmalar doğal olarak “kutsalların savaşı” olarak önümüze çıkmaktadır.
Küresel entrikacılığın bölgesel entrikacılıkla kirli iş ve ilişkileri bu denli başarıyla yürütmesi ise aradaki ilişki, işbirliği ve sadakatin bugüne kadar mükemmel denebilecek bir “emir-komuta zinciri” şeklindeki pürüzsüz işleyişinden kaynaklanmaktadır.
Küresel koordinasyon hesabına çalışan bölgesel koordinasyon içerisinde yaşanacak en ufak bir pürüz, öncelikle “Emir –komuta zincirinin” aksaması, sonrasında ise perde arkası kirli ilişkilerin deşifre edilmesi ihtimalini taşımaktadır. Bu yüzden de emir-komuta zincirini zedeleyecek hiçbir hareket bu sistem içerisinde hoş görülemez, kabul edilemez, cezasız da bırakılamaz.
Mesela Türkiye`de en son 15 Temmuz darbe girişimiyle zirve yapan küresel merkezli / bölgesel destekli darbe girişimi, aslında Türkiye`nin küresel/bölgesel “Emir – komuta zincirini” bazen ihlal eden bazen de hiçe sayan bir mecraya sapmasına karşın kesilen faturadan başka bir şey değildi.
Şu anda Katar`a karşı geliştirilen tavır aslında birazcık da bu mantığın ürünüdür. Küresel statükoyla Katar`ın bir sorunu var mıdır, varsa ne orandadır, henüz belli değil. Ancak bölgesel statüko ile bir çelişki yaşaması, küresel statükonun gündeminden bağımsız değildir. Küresel statüko, bölgesel statükoda Suudi`ye “Sınıf başkanlığı” rolü vermiştir. Sınıf başkanı, gürültü yapanlar listesine Katar`ı yazmıştır. Sonrası malumunuz…
Şu anda yapılan tüm manevralar “uzlaşma” çerçevesinde şekilleniyor. Muhtemel bir uzlaşma, büyük ihtimalle Katar`ın vereceği azametli tavizlerle mümkün olacaktır. Bu da bölgesel statükonun yeniden safını tahkim etmesi demek olacaktır.
Bu açıdan, gerek bölgesel statükonun topal kalması, gerekse ahenk içerisinde çalışılan geçen dönemin karanlık dehlizlerinde kalan iğrenç planların deşifresi için Katar meselesinin küresel statükonun istediği şekliyle çözüme kavuşmamasında fayda vardır.
“Uzlaşı”, bölgesel statükonun saflarını sıkılaştırmasına yarayacaksa hiç olmasın daha iyidir.