• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen haftaki yazımızda israil istihbaratına yakın Debkafile`nin ABD`nin çekilme açıklaması üzerine Suriye`ye dönük yorumuna değinmiş ve şu cümleyi alıntılamıştık: “Trump yönetiminin planları olgunlaşırsa, Suudi Arabistan, Fas, Cezayir gibi ülkeler İran güçlerini kök saldıkları kilit bölgelerden kovalamak üzere asker gönderebilir.”

*          *          *

Trump`un Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, hafta içerisinde israil`den sonra Türkiye`de yaptığı görüşmelerde, YPG`ye çullanma hazırlığı yaptığı bir esnada Türkiye`yi şoke eden teklifler masaya sürmesi, Ankara`da tepkilerle karşılanmıştı.

Diğer taraftan Pompeo da israil, Irak, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerini kapsayan yeni bir “Savaş diplomasisi” yürütmek üzere bölgede bulunuyordu.

Çekilme açıklamasından sonra çark eden Trump, Pompeo ve Bolton`un ardışık açıklamalarına bakılırsa Suriye`den çekilme kararı, planları tutarsa şayet Suriye sahasının selamete kavuşması amacıyla değil, bir dizi ülkeyi daha kapsayacak şekilde bölgede daha fazla alanların Suriyeleştirilmesinin hedeflendiği ortaya çıkmaktadır.

Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, Batı kaynaklı müdahale, çatışma, işgal ve iç çatışmaların tetiklenmesinde gözetilen yegâne unsurun “israil`in güvenliği” olduğu gerçeğidir. Suriye`de iç çatışmalar tetiklendiğinde, Amerika buraya müdahale ettiğinde ve şartlar olgunlaşırsa çekilme isteğinin altında yatan en büyük neden israil`in güvenlik kaygılarıdır. Bu kaygının israil üzerinden alınarak Körfez/Arap ülkelerinin güvenlik kaygısına dönüştürülmesi günlerini şu aşamada tüm çıplaklığıyla müşahede etmekteyiz ve bu durum israil adına yakalanan en önemli başarılardan biridir.

Dolayısıyla şu anda Amerika ve israil açısından Suriye bağlamında en önemli nokta, Amerika`dan boşalacak alanları kimin ne şekilde dolduracağı meselesidir. Fikirsel temelleri 2015 yılına uzanan “Suudi-israil gizli mutabakatının” maddelerinden bir tanesi, uzun zamandır “Arap NATO`su” adıyla müsemma olan birleşik Arap gücünün oluşturulmasını öngörüyordu.

Pompeo`nun son bölge turunda pratiğe dökmek istediği oluşum tam da buydu ve öngörülen bu oluşum pratize edilebilirse Amerikan askerlerinin ölümü gözlediği sıcak kumlu çöllerde bundan böyle Arap askerlerin ölüm nöbetini devralması hedefleniyor.

Nitekim Pompeo, Mısır`da iken Kahire Amerikan Üniversitesi`nde bu hedefi en sarih biçimde ortaya koyan açıklamalarda bulunmaktan kaçınmayarak projeye dair dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

"Gelecekteki müşterek refah için ortaklıklar kuruyoruz. Bölgenin daha iyi olması için eski rekabetlerin son bulmasının zamanı geldi" diyen Pompeo, Trump yönetiminin bölgenin en ciddi tehditleriyle yüzleşmek, enerji ve ekonomik iş birliğini desteklemek için "Orta Doğu Stratejik İttifakını" kurmaya çalıştığını açıklayarak projenin sacayaklarını da şu şekilde sıraladı:

"Bu çaba, Körfez İşbirliği Konseyi üyelerini, Mısır ve Ürdün'ü bir araya getiriyor. Bugün bu ülkelerden Orta Doğu Stratejik İttifakının (MESA) sağlamlaşması için bir sonraki adımı atmalarını istiyoruz."

 

Geçen hafta Debkafile sitesi, çekilme açıklamasından sonra BAE ve Mısırlı askeri yetkililerin Menbiç`e giderek askeri noktalarda incelemeler yaptıklarını ve buralara yerleştirilecek kendi askerleri için notlar aldığını belirtmişti. Pompeo`nun “Ortadoğu Stratejik İttifakı” dediği husus tam da bu konuyu, yani “Arap NATO`su” diye bildiğimiz oluşumu içeriyor.

 

Haliyle Amerikalıların Suriye ya da başka yerlerden çekilmesi, boşalacak alanları dolduracak ve aynı zamanda israil yararına Amerikan rolünü icra edecek askeri bir gücün oluşumuna endekslenmiş olunuyor.

 

*          *          *

Bu arada “Suud-israil gizli protokollerinde” iki bölge ülkesi hedef olarak belirleniyor:

İran ve Türkiye.

İran, “Şii yayılmacılığıyla”; Türkiye, “Osmanlı rüyasını canlandırmak” istemekle suçlanarak alınacak önlemler detaylandırılıyor.

Belki de şu sıralar Türkiye ile İran`ı az buçuk yakınlaştıran meselenin temelinde de bu durum yatıyor.