• DOLAR 32.323
  • EURO 35.113
  • ALTIN 2298.801
  • ...
SON DAKİKA

Atasoy Müftüoğlu, ülkemizin yetiştirdiği endişe sahibi, ümmetin dertleriyle dertlenen bir aydın, ufuk açıcı fikirlere sahip bir düşünür. Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu, Nuri Pakdil geleneğinden gelen, zamanla yerellikten evrenselliğe düşünsel anlamda yelken açan, ümmetçi bir yazar. Bugün bu tür düşünürler ne yazık ki az. Düşünürlerimizin çoğu ulusçu, milliyetçi, muhafazakâr düşünce zindanından kurtulmayı başaramıyorlar ne yazık ki!

Müftüoğlu`nun ufuk açıcı tespitleri var. Faydalı olur ümidiyle bu tespitlerden birkaçını sevgili okurlarımla paylaşmak istedim.

Müftüoğlu, Müslümanların kalıplaşmış, dar düşünce biçiminden bir türlü kurtulamamalarından şikâyetçi. Birçok İslami kesimin kendilerine bir üstat veya şeyh seçtiğini ve onların düşünceleri, sözleri dışında başka kaynaklardan faydalanmadıklarını söylüyor. O üstat ve şeyhlerin ne kadar âlim olsalar da tek başlarına yeterli olamayacaklarını, Müslümanların düşünce ve gönül akrabalığı için İslam kültür ve medeniyetinin tüm büyük şahsiyetlerinden faydalanmaları gerektiğini, İslam`ın önemli şahsiyetlerinin ümmetin ortak değerleri olduğunu belirtiyor.

Bu tespite katılmamak mümkün mü? Her bir Müslüman kesim ayrı bir telden çalıyor. Hâlbuki diğer Müslüman şahsiyetlerden faydalanmak o kesimin üstat ve şeyhinin büyüklüğüne helal getirmez. Tek bir kanaldan beslenmek insanı taassuba, sığ düşünceye, ümmetin diğer evlatlarından uzaklaşmaya götürür, bu da vahdet ve uhuvvette, muhabbet ve kardeşliğe engel bir durumdur.

Birbirimizin beslenme kaynaklarından art niyetsiz, kardeşane duygularla faydalanmaya çalışırsak hem birbirimizi daha iyi tanır, aramızdaki yabancılaşma ve soğukluğu giderir hem de emperyalistlerin böl, parçala, yut politikasına okkalı bir darbe indirmiş oluruz.

Müftüoğlu, Müslümanların çok zor tarihsel bir süreçten geçtiklerini, İslam ümmetinin bugün tarih yapan değil, tarih yapanlara malzeme konumunda olduğunu, tüm dünyada korkunç bir zulüm ve asimile sürecine mahkûm olduklarını söylüyor. Müslümanların her şeyleriyle varlık mücadelesi verdiklerini ve her anlamda tehdit altında olduklarını hatırlatan Müftüoğlu, bu büyük yıkım ve badireden hiçbir kesimin, hiçbir kavim ve mezhebin tek başına kurtulmayı başaramayacağını belirtip İslam ümmetinin tüm âlim ve aydınlarını birlikte mücadele etmeye, birlikte çözüm üretmeye çağırıyor.

Evet, her kesimin ortak görüşü İslam ümmetinin bugün var olma mücadelesi verdiği yönündedir. Hiçbir Müslüman, Hiçbir Müslüman millet, hiçbir İslami mezhep, hiçbir İslam ülkesi Haçlı ve siyonist saldırıdan emanda değildir. Her geçen gün Müslüman dünyanın, İslam ümmetinin perişanlığı, çaresizliği artıyor. Bin yıldır ayakta duran, İslam medeniyetinin sembolü olan şehirler yakılıp yıkılıyor, harabeye dönüyor. Müslüman halkların can, mal ve ırzları emperyalist güçlerin tecavüzüne uğruyor. Milyonlarca Müslüman çocuk, milyonlarca minik yavru vahşice katlediliyor, büyüklerin bile tahammül edemeyeceği, akla hayale gelmeyecek acılar içinde kıvranıyor. Yine milyonlarca Müslüman kadın ümmetin kahredici suskunluğu ve çaresizliği arasında tecavüze uğruyor, namusları kirletiliyor, ümmet zillet uçurumunda yuvarlanıp gidiyor.

Müftüoğlu bu korkunç tarihsel hakikat karşında tüm Müslüman âlim ve aydınları her türlü ihtilaf ve ayrılığı bir kenara bırakarak birlikte hareket etmeye davet ediyor. İhtilaf ve ayrılıkları başka bir zamana, Müslümanların güçlenip özgür oldukları zamana bırakmalarını istiyor. Ümmet özgürleştikten sonra medeni bir şekilde, kardeşlik hukuku gözetilerek, işin erbaplarınca bu ihtilaf ve ayrılıkların tartışılıp çözüm için adımların atılabileceğini düşünüyor.

Evet, hep birlikte düşünmeliyiz, sorun ve sıkıntılarımıza ortak çözümler üretmeliyiz. Bir araya gelmekten çekinmemeli, birlik ve vahdet içinde, farklılıklarımıza hoşgörüyle tahammül ederek ortak düşmanımıza karşı ortak stratejiler geliştirerek direniş ve mücadelemizi çok daha güçlendirmeliyiz. Allah korusun, eğer İslam gemisi batarsa bu geminin tüm sakinleri hep birlikte boğulmaktan kurtulamayacaklardır.