• DOLAR 32.204
  • EURO 35.029
  • ALTIN 2520.413
  • ...

Allah`ın adıyla

Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan, belli aralıklarla gündeme gelip konuşulsa da özellikle son otuz yıldır sıklıkla konuşulan tartışılan bir sorun var.

Her ne kadar Ak parti iktidarına kadar devletin hiçbir erki bu sorunu kabullen(e)mediyse de Ak parti iktidarıyla birlikte resmi makamlarca da kabul edilmeye başlandı. Bu gün dahi bir sorunun olmadığı konusunda aykırı açıklamalar da gelmiyor değil.

Mesela onlardan biri İçişleri Bakanı Şahin`in ‘`Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum.`` ‘`Sorun yol mu? Sorun şarkı mı? Sorun kıyafet mi? Sorun ibadet mi? Sorun hastane mi?” şeklindeki açıklamasıdır. İçişleri Bakanı makamındaki birinin böyle bir açıklama yapması, sorunu görememesi onun adına ancak talihsizlik ve basiretsizlik olarak tabir edilebilir.

Doğrusu Bakan`ın bu açıklamasının neresinden tutarsanız elinizde kalır. Yolu, ekonomiyi, hastaneyi bir tarafa bırakırsak diğerleri için “sen şimdiye kadar nerde yaşadın, şimdi nerde yaşıyorsun be adam demezler mi? Neymiş? Şarkı sorun değilmiş. Daha düne kadar Kürtçe şarkı ve ilahilerin yasak oluşunu, Türkçe bilmeyen Kürt köylülerinin başına gelenleri, Kürtçe konuştuğundan jandarmadan dayak yiyenleri ne çabuk unuttunuz? Doğrusu unutmuş olmanız normaldir, çünkü ne yaşamışsınız ne de şahit olmuşsunuz. Ama bunu bilmeniz için illa da çekmiş olmanız lazım değil herhalde.

Kıyafet sorun değilmiş. Kıyafetin sorun olmadığını bari siz söylemeyin. Kıyafetin Türkiye`de sorun olduğunu yedi memleket ötedeki sağır sultan bile biliyor. Kıyafet sorunu için dün başörtüsünden dolayı işten atılanları, okulundan atılanları mı yoksa bu gün başörtülerinden dolayı tecrit edilen sürgün edilen minikleri; ilköğretimde, ortaöğretimdeki ve kamusal alandaki başörtüsü yasağını mı şahit göstereyim.

Bu da bir yana, Osmaniye Toprakkale T Tipi Kapalı Cezaevinde yatmakta olan Zülküf Yüce adlı hükümlü ağabeyini ziyaret etmek isteyen Zeynep Ertaş`ın çarşaflı olduğu gerekçesiyle Kurban Bayramı açık görüşüne alınmamasını neyle açıklayacaksınız.

Bu da bir yana, İçişleri Bakanı olacaksın da Diyarbakır Peygamber Meydanında “inanca saygı ve Başörtüsüne özgürlük Mitingi”nde bir araya gelen yüz binlerden de mi haberin olmadı.  Bakan Şahin, tüm bunlara rağmen bir sorun gör(e)mezse de bu bizi bağlamaz; onun sorunudur. Gözünü kapayan kendine gece yapar. Fakat genel itibariyle bir sorunun olduğu konusunda resmi ve sivil kanatlar hemfikirdirler.

Ama sorunu tanımlamaya gelindiğinde meseleye bütüncül yaklaşılmadığından işler değişiyor. Birinin fili bir sütun, diğerinin bir duvar, diğerinin bir halı olarak tanımladığı mesele gibi herkes sorunu kendisine, gördüğüne ve hesabına göre tanımlıyor.

Kimi soruna; Kürt sorunu diyor, kimi terör, kimi PKK… Kimi ekonomik, kimi politik diyor. İşte sorunun tanımlanması meselesi dananın kuyruğunun koptuğu noktadır. Zira soruyu yanlış tanımlamak yanlış çözüm yollarını doğuruyor.

Bundan dolayı Ak parti iktidarının sorunu yanlış tanımlamanın bedelini ağır ödediğini düşünüyorum. Ak parti iktidarı Kürt meselesini PKK sorunu olarak okudu. Kürt meselesini PKK`ye endekslediğinden, soruna ona göre yaklaştı ona göre de çözümler üretmeye çalıştı. Bu kapsamda yürüttüğü “Kürt açılımı”, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” de bundan dolayı maalesef fare doğurdu. Yani bu adımların güdük kalmasının en büyük nedeni iktidarın sorunu tanımlama sorunudur.

Sanıyorum Mustazaf Der Genel Başkanı Yılmaz`ın Kürt sorunu bir yana Türkçülük sorunun olduğunu dile getirdiği şu açıklaması sorunu tanımlamak açısından kayda değerdir. “ …Hatta biraz da ironi yaparak söylüyoruz ki, aslında Türk sorunu vardır. Kürt sorunu yoktur. Türklerin, Türkçülük sorunu var. Eğer hâkim durumda olan Türkler, Türkçülük yapmazsa, Kürtçülük de olmaz. Etki tepki meselesi. Bir insanı yok sayarsanız, o da ben varım diye feryat figan edecek ve bir şekilde varlığını ortaya koyacak”

Evet, gerçekten en azından bu bağlamda sorun Türkçülüktür. Resmi ideoloji milliyetçilik-Türkçülük üzerine temellendirildiğinden Yılmaz`ın meseleye yaklaşımı çok yerindedir.

Meseleye bu şekilde yaklaşılmazsa -Kürt meselesi PKK sorunu olarak - görülmeye devam edilirse bu konuyla ilgili atılacak adımların akibeti daha önce atılan adımların akibeti gibi olacaktır. Barzani devreye sokuluyormuş. Aldanmayın, değişen olmayacaktır.

Bunun için gerçekten sorun, mesele iyi okunmalı doğru tanımlanmalıdır. Kürt meselesi, PKK sorunu olarak görüldüğü müddetçe sorun doğru tanımlanmış olmayacaktır.

Sorunu tanımlayabilmek için sorunun temelini oluşturan daha doğru bir deyimle sorunun kendisi olan rejim de her şey gibi dünden bu güne eksi ve artılarıyla masaya yatırılabilmeli, yatırılmalı ve tartışılmalıdır. Rejimi tartışmaktan ve konuşmaktan korkulmamalıdır; -Zira düşünmek, konuşmak, tartışmak insanı ileriye götüren unsurlardır.

Teşhisin iyi yapılması, reçetenin ona göre yazılması ve tedavinin doğru yapılması temennisiyle, kalınız selametle.